Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için "önseçim yapacağız" dedi Sayın Özgür Özel. Tarih verdi: 23 Mart... Peki bu konuşulanların, yapılacağı söylenenlerin hukuki dayanağı var mı, hukuken geçerli mi ya da ne anlama geliyor? Bugün bu hususu irdelemek istiyorum...
VEKİL DEĞİL BAŞKAN BELİRLENİYOR
Hiçbir partinin iç işlerine ve işleyişine dair hüküm verecek değiliz. Ne haddimiz ne de niyetimiz bu yönde. Ama konu Cumhurbaşkanı adayı olunca meselenin "bir parti" sınırını çoktan aştığını söylemek lazım. Bu nedenle ilk tespitim ve eleştirim şu: CHP milletvekili veya belediye başkanı belirler gibi davranıyor. Kendi aday adayları arasından bir ismi, Cumhurbaşkanı olarak belirlemeye çalışıyor. "Türkiye milletvekili" belirlemek için doğru bir yöntem olabilir ama Cumhurbaşkanı adayının hele de ana muhalefetin adayının bu şekilde belirlenmesi doğru değil bence!
YETKİ KİMDE?
Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için "önerilme" şartı var. Yani aday olmak için bir başvuru yapmanız mümkün değil. Kimler aday önerebiliyor hatırlamakta fayda var: Siyasi parti grupları, son seçimlerde oyların %5'ini alan partiler (veya ittifaklar) ve 100 bin seçmen. Bu halde CHP için aday önerme yetkisi TBMM Grubunda. Yani CHP milletvekillerinde! Bu da ister istemez akla ilk şu soruyu getiriyor: "Önseçim kararını kim aldı?", "bu konuda Meclis grubu bir yetki devri yaptı mı?" ve nihayet "bir grup kararı var mı?" bu konuda.
ESASLAR BELLİ DEĞİL
CHP Parti Meclisi yani en üst yürütme organı yetki verdi CHP Merkez Yönetim Kuruluna. "Önseçim yapıp aday belirleyin" dedi. Ortaya bir yönerge taslağı atıldı. Buna göre CHP üyeliği ve Cumhurbaşkanı seçilebilme yeterliliği vurgusunun ön plana çıktığını görüyoruz. Başkaca detay yok... Şimdi bu noktada kafamıza takılan sorular şunlar: "tek aday girerse seçim olacak mı?", "aday adaylığı başvuruları mı alınacak, yoksa üyelerden isim yazmaları mı istenecek?", "kaç isme oy verilebilecek", "birbirine yakın oy alırsa birkaç aday, kim neye göre belirlenecek" ... Bakalım, CHP'nin anket yönergesinde neler olacak?
HUKUKEN BELİRSİZ
Şimdi iki hususu ayırt ederek meseleye bakmak lazım. Birincisi bir parti genel başkanının yaptığı niteleme ile bağlı değiliz. Önseçim ifadesi bu anlamda, hukuki karşılığından uzak. Siyasi Partiler Kanununda iki yöntem öngörülmüş bunlardan ilki "merkez yoklaması" diğeri ise "önseçim". Bunların ikisi de aday tespit kurumu. Partiler önseçim kararı alırsa -ki CHP'nin yakın zamana kadar geleneğinde olan buydu- tıpkı seçim yapılıyormuş gibi ilçe seçim kurulları devreye girer ve onların nezaretinde oylama yapılır. Ortaya çıkan karar bağlayıcıdır. Yani önseçimden çıkan kişi aday gösterilmek mecburiyetindedir. Önseçimin olması için "seçim sürecinin" başlamış olması gerekir. Haliyle Sayın Özgür Özel'in bahsettiği "önseçim" bu değil...
NERDEN NEREYE...
Bu yapılan olsa olsa sağ partilerin sıklıkla uyguladığı "teşkilat temayülü" denilen yöntem. Bir bağlayıcılığı yok. Bir kanaat oluşturması ve "teşkilatın kendi varlığının farkına varması" amacıyla yapılan uygulama bence. Bu durumu CHP için "parti örgütü yoklaması" veya "örgüt içi anketi" olarak nitelendirebiliriz belki... Tüm bunlar bir yana, koskoca Cumhurbaşkanı adayını belirlerken bu yönteme başvurmanın bir izahı olmalı değil mi?
HERKES HİZAYA!
Hukuken "yok" gibi olan bu yöntemi gündeme taşımanın bence birkaç sebebi var. Öncelikle Sayın İmamoğlu'na "dokunulmazlık ikonu" vermek ve "adada" kalmasını sağlamak için tüm bu hengame... Bu olmaz ve hukuk normal şartlarda işler, ceza gündeme gelirse bu sefer amaç buradan CHP adına bir "mağduriyet" devşirmek... Tüm bunlarla beraber bir başka hedef ise Sayın Kılıçdaroğlu'nun "çoğunluğu belirlediği vekillerden oluşan" "CHP Parti Grubuna" bir çerçeve çizmek. "Bakın CHP'liler kimi istiyor, görün" demek!... Demokratik bir yöntem olarak sunulan bu adımın, hukuki perde arkası ve olası ihtimalleri böyle. Biz bu konuyu daha çok konuşacağa benziyoruz...