Ak Parti içinde, kayadan toz bile alamayan ayrılık rüzgârlarını histeri nöbeti eşliğinde alkışlayanlar İP ve HDP’de yaşananlar dolayı şaşkınlar, panik içindeler.
İthal boyayla boyadıkları dış cephenin dökülen boyalarını gazlı boya kalemleriyle kapatmaya çalışıyorlar ama kolonlar çatırdıyor, kaypak zemine atılan temel kayıyor. Kasım ayında ABD’de yapılacak Başkanlık seçimini Joe Biden kazanamazsa ortada ne temel kalacak ne çatı. Tek umutları Biden’ın, "Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştireceğiz.” sözü kaldı.
Biden gibi düşünenler işe Türkiye’deki medyayı ‘desteklemekle’ başlamışlardı. ABD’den, Avrupa’dan ve Arap emirlerinden maaş alan ‘bağımsız’ gazeteciler her gün “3 vakte kadar Erdoğan gidiyor” falı açıyorlar, videosunu çekiyorlar, yazısını yazıyorlar. Bu ‘bağımsız’ gazetecilerden patronlarının memnun olmadıklarını ABD’de hazırlanan rapordan iktibaslarla geçmiş yazılarımda aktarmıştım.
Geçen ay “Parça parçalar” başlığıyla perişan hallerini yazmıştım. Recep Tayyip Erdoğan kör düşmanlığında zoraki bir araya getirilmişler unsurların kendi içlerinde de bir bütün olamadıklarına değinmiştim.
Mezkûr yazı üzerinden geçen bir ayda İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ partisinin İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun FETÖ mensubu olduğunu açıkladı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun geçmişte sol terör örgütleriyle ilişkileri konuşulurken şimdi de ittifakın diğer bir ortağının il başkanı hakkında terör örgütü iddiası gündeme getiriliyor; hem de aynı partinin aynı şehrin milletvekili tarafından! HDP’nin de PKK ile olan bağı mâlum olduğuna göre, bu partilerin kurduğu ittifaka başka bir ad verilmeli…
Ayn el Arab’ın DAEŞ tarafından ele geçirilmesini bahane ederek 2014 senesinde kitlesini sokağa döküp, 14 yaşında kurban eti dağıtan Yasin Börü başta olmak üzere onlarca insanın katledilmesine sebep olan HDP’ye yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen HDP’nin PKK’la ilişkisini şu sözlerle eleştirdi: “Bugün itibarıyla HDP, kendi geleceği ve ülkenin geleceğini ittifak stratejilerine endekslenmiş görünmekle birlikte, hiçbir parti kendisiyle açık ittifak yapmayı göze alamamaktadır. HDP, çözüm sürecindeki genişlemeyi kalıcı sanmış ve kişisel başarı olarak yorumlamayı tercih etmiştir. Hem müdahaleden şikâyet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır. Sadece son iki kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim ‘tersine Türkiyelileşme’ diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülecektir.”
Her şey ne kadar açık değil mi; bir milletvekili partisinin il başkanının terör örgütü üyesi olduğunu söylüyor, bir belediye başkanı ise partisinin terör örgütünün istekleri doğrultusunda pozisyon belirlediğinden bahsediyor.
Bizler yazıp söyleyince “komplo, iftira” denilen ne varsa hâdisenin içinde olanlar tarafından söyleniyor, ifşâ ediliyor.
Yazımı bir fıkrayla bitiriyorum: ABD’den, Avrupa’dan ve Arap emirlerinden maaş alan ‘bağımsız’ Türk gazeteciler İYİ Parti ve HDP’de yaşanan hâdiseleri dış güçlerin operasyonu olarak değerlendiriyor!..