Türkiye'nin uzunca zamandır nakış gibi işlediği bölgesel politikalar bir bir imza altına alınıyor.
Hırpalanmış, işgal edilmiş, parçalanmış ve birbirine karşı kışkırtılmış bu kadim coğrafyada Ankara son derece yapıcı ve birleştirici bir rol oynuyor. Üstelik bunu hassas dengeleri gözeterek yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonunda Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ile Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri'yi kabul etmişti. Zamanlama açısından kritik öneme sahip iki ziyaretin de çok önemli başlıkları vardı, inşallah yakın zamanda sonuç alınır.
Bu ziyaretlerin önemi, derinliği, yankıları henüz kamuoyu ve medya tarafından sindirilmemişken Erdoğan dün de Irak'a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi.
BİR VE BÜTÜN IRAK VURGUSU
İki ayağı var ziyaretin. Önce Bağdat'a gitti Erdoğan sonra Erbil'e.
ABD işgalinin ardından gerçekleşen siyasi, coğrafi, etnik-mezhebi bölünmeye rağmen Türkiye ısrarla Irak'ın birliğini, toprak bütünlüğünü savunuyor. O açıdan hem Bağdat ile Erbil arasındaki dengeyi gözetti Erdoğan, hem de güçlü siyasi temsili bulunmayan Türkmenlerle bir araya gelerek desteğini sundu.
Basın toplantısında da vurguladı bunu: "Bu vesileyle Irak'a yönelik siyasetimizde farklı etnik mezhebi veya dini kesimler arasında ayrım gözetmediğimizin bilinmesini isterim. Hangi etnik kökene ve mezhebe mensup olursa olsun Irak halkı bizim kardeşimizdir, dostumuzdur. Tüm Irak'ı bir bütün olarak görüyor ve Irak'ın demografik zenginliğine büyük değer veriyoruz."
STRATEJİK ANLAŞMA TARİHİ ÖNEMDE
Stratejik önemi haiz 26 ayrı anlaşmaya imza atıldı Bağdat'ta.
Uzunca bir zamandır bakanlar, bürokratlar, iş adamları eliyle hazırlanan zeminde iki devletin devlet başkanları güvenlik başta olmak üzere ticaret, enerji, su, tarım, turizm, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim, askeri eğitim, iletişim gibi pek çok başlıkta mutabakata vardı.
Mutabık kalınan ve imza altına alınan başlıkların hayata geçirilmesi demek bölgenin huzur ve güvene kavuşması, hızla kalkınması demek.
KALKINMA VE KARDEŞLİK YOLU
Özellikle Türkiye'yi Basra Körfezine bağlayacak olan Kalkınma Yolu Projesi bu vizyonun zirve noktasını oluşturuyor.
Irak'ın Basra vilayetinde inşası devam eden Al-Fav Limanı'nın çift yönlü otoban ve demiryolu ile Türkiye'ye bağlanması demek Körfez ülkeleriyle Asya'dan gelen malların en hızlı ve ekonomik şekilde Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması demek.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu bu yolun diğer ticaret yollarına kıyasla neden daha cazip olacağını şöyle ifade etmişti geçtiğimiz haftalarda: "Süveyş Kanalı'ndan 35 günde geçen gemi trafiği var. Ümit Burnu'nda ise bu 45 güne çıkıyor. Kalkınma Yolu'nu bitirdiğimizde nakliye süreci 25 güne düşecek".
TÜRKİYE HAZIR, IRAK HAZIRLANIYOR
Türkiye altyapı sorunlarını AK Parti iktidarları döneminde büyük ölçüde aşmış, Avrupa standartlarında bölünmüş yollara, demiryollarına sahip bir ülke.
Irak da ABD işgaliyle yıkılmış, PKK ve DEAŞ terör örgütlerinin tasallutuyla geri bırakılmış olsa da bu konuda büyük bir iradesi ve önemli bir hazırlığı var. Projenin başlangıç noktası olan Al-Fav limanının 2025'te kısmen faaliyete geçmesi, 2028 yılında ise bitirilmesi hedefleniyor.
Başka eksiklikler de var elbette. Alt yapı ihtiyaçlarının giderilmesinde Türkiye ile birlikte çalışma arzusunda Irak. Erdoğan da ihtiyaç duyulan her konuda Irak'a destek olunacağı sözünü verdi dün basın açıklamasında.
Sadece iki ülkenin değil bölgenin kazanacağı Kalkınma Yolu Projesi, Zengezur Koridoruyla birlikte düşünüldüğünde sınır aşan ticaret yolları sayesinde dünyaya ittifak ve istikrar sunuyor aslında.
HAREKAT YOLDA, PKK YASTA
Bütün bu vizyonun, imzalanan mutabakat metinlerinin hayata geçebilmesi ise bu hatların, coğrafyanın savaştan, çatışmadan ve terörden uzak olmasıyla mümkün.
Ortadoğu'yu parçalayıp sömüren, vekalet savaşlarının, kör döğüşü çatışmaların ve besleyip yönettikleri terör örgütlerinin cirit attığı bir coğrafya olarak kurgulayanlar için bu vizyona riayet ne kadar mümkün olacak göreceğiz.
Ama çanların kesin olarak PKK için çaldığına şüphe yok. Destekçilerinin ne dediğine bakmaksızın PKK'yı Irak'tan da kazıyıp atmak konusunda son derece kararlı Türkiye.
Yaz aylarında Irak'a yapılacak askeri harekatla 30-40 km içeri girilecek ve Pençe-Kilit operasyonlarına kilit vuracak.
Harekatı diğerlerinden ayıran çok önemli farklar var. İlki, 40 yılı aşkın süredir topraklarına konuşlu olan PKK'yı ilk kez yasaklı örgüt olarak ilan etti Irak. Diğeri ise bu operasyona Irak da bizzat katılacak.
PKK medyası ve siyasi çevresi öyle rahatsız ki bu durumdan, yas tutmaya başladılar bile.