Bir araya gelmesi mümkün olmayan insanlar, kutsal ittifak yapmışlardı.., o kutsal ruh için toplanmışlardı!...
Bağzı şeylere karşı direnmeye karar vermişlerdi çünkü...
Voltran misali Gezi Ruhu’nu oluşturmuşlardı...
Ulusalcılar, Kemalistler, darbeseverler...
Programları, dizileri revaçta olduğu için milyonları cebe indiren ‘muhteşem’ sanatçılar...
Babalarının okulları için eşek yüküyle para ödedikleri üniversiteli tikiler...
Harçlığını çıkartmak, bedava içmek için çadır nöbeti tutan fırsatçılar...
Bağzı terör örgütlerinin militanları...
Acayip anti-kapitalist hoca diye yutturdukları yeryüzü şarlatanı...
Tüm donanımı uçucu sanal bilgiden ibaret protest Y Kuşağı...
Direniyorum ayağına karı kız peşinde koşan zırtapozlar...
Haberlerde görünme sevdasıyla ‘Toma’nın önünde atlayan cengâverler...
Bağzı CHP’li vekiller...
Meclis’te, ‘Bak uf oldu!..’ diyerek mağduriyeti göstermek isterken ‘püti kareli donu’ görünen vekil...
‘Her şeye karşı’ olduğu için ‘bağzı şeylere’ de karşı olmak zorunda kalan Çarşı!...
Taksim bileşenleri.., Gezi kesişenleri..vs,
Böyle bir şeydi işte... Aşure tadında devrim yapacaklardı...
Olmadı... Gezi ruhunu oluşturan Voltran dağıldı!...
Gezi’nin arkasındaki ağababalar ortadan kayboldular...
Bedava bira dağıtan şirketler, perakende satışa geçtiler!..
Muhteşem sanatçılar tatile çıktılar... Uzun süre güneşe ve denize karşı direndiler!... Diziler başlayınca da sette direnmeye devam ettiler...
‘Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu’ pankartıyla poz veren çevreci işadamından çoktandır haber alınamıyor... (Afrika’da bufalo avına çıkmış olabilir!..)
“Biz ‘çevreci hassasiyetiyle, insani anlamda eylemcilere yardım ettik..” diyenler şimdi kendi işleriyle meşgul... ( Bağzıları da bugünlerde işinden çok çişiyle gündemde!..)
Sosyal medyada ‘diren’, artık bir mizah malzemesi... Her şeye direniyoruz!
Diren zart.., diren zurt!... ( İshal olan biri bile ‘diren mabadım’ diyor... İş o kadar cıvımış yani!...)
Hal böyle olunca, futbola yöneldiler... Hazır kalabalık.., hazır potansiyel eylemci...
Maçlarda ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ diye slogan atılacak, böylece Gezi ruhu canlanacak, hükümet düşecek, diktatör gidecek!...
Gördük, direnişi!... Sahaya daldılar... Sandalyeler havalarda uçuştu... Direnen çimenler oldu!...
Kepazeliğin, rezilliğin dibi... Maç tatil...
Lakin Gezi Ruhu’na halel gelmesin diye, Gezi’nin ulusalcı, Kemalist, darbeci damarı hemen devreye girdi;
‘İşte bütün bunlar tezgah!...’ dediler koro halinde...
Önce provakatörler atlamış sahaya... Çarşı da galeyana gelmiş, peşinden yürümüş...
Ardından ‘Her yer Taksim, her yer direniş’...
Polis Allahüekber nidalarıyla biber gazı sıkmış... ( Danıştay’da da böyle sıkmıştı biri!...)
İktidar her şeye karşı olan Çarşı’ya karşı komplo kurmuş!... Böylece Gezi’yi bertaraf edeceklermiş!...
‘Bidon Kafa da böyle düşünüyor... ‘Sportif tarafı filan yoktur, kabak gibidir..’ diyor dünkü yazısında.. Yani amaç, Çarşı’yı ve dolayısıyla Beşiktaş’ı bitirmekmiş... (Ne diyelim, sen de ‘Diren Bidon!..’)
Ve bütün bunların üzerine Çarşı açıklama yapıyor; “Bizim şiddetle işimiz olmaz”... (Marjinal gruplarla, vandallarla Taksim’de günlerce teşrikimesai yapan kimdi peki?!..)
Bakın orantısız Gezi zekalılar!...
Eğer varsa bir tezgah ve amaç ‘statta arbede ve çatışma çıkarmak’ ise, bundan ancak Gezi provakatörlerine malzeme çıkar... Sokağa dökülmek için bahane olur...
Lütfen herkesi ‘Gezi zekâlı’ yerine koymayın...
Lütfen orantısız ‘Komplo Teorisi’ üretmeyin...
Spora siyaseti karıştırırsanız spor kaybeder...
Ve lütfen şunu da unutmayın;
‘Sağ açık ve sol açık’ın, sağcılık ve solculukla bir alâkası yoktur!...
‘Ön libero’ da, ‘En liberal’ demek değildir!...
‘Her yer Taksim, her yer direniş’ diye avaz avaz bağırınca gol attık zannediyorsunuz...
Ama işte bunlar hep ofsayt!...
Haydi, diren top!...
...