Bir insanı, bir toplumu hatta bir devleti tanımanız, nasıl bir karakter sahibi olduğunu anlamanız izleyeceğiniz yolda size çok önemli avantajlar sağlar.
Türk harp tarihinde bu durumu anlatan çok değerli genel geçer bir kural vardır.
O kurala göre;
Düşmanınızı tanıyorsanız savaşı kesin kazandınız demektir.
Düşmanınızı az tanıyorsanız savaş ortadadır.
Düşmanınızı tanımıyorsanız savaşı kesin kaybettiniz demektir.
Tanıma Fırsatı...
Suriye'de yaşanan olaylar bu konuda bize önemli fırsatlar sunuyor.
Burada yaşanan olaylara karşı her ülkenin göstermiş olduğu refleksler farklı.
Bu refleksleri analiz etmek bizlere muhatap olmak zorunda kaldığımız güçleri tanıma fırsatı sunacaktır.
Bu fırsatı değerlendirme adına Suriye sahasında adı geçen ülkeleri sırasıyla inceleyelim.
Amerika...
Aylardır yıllardır bölgede çok kirli işler çevirdi.
Devletten çok terör örgütü gibi davrandı, bazen kendi kurduğu besleyip büyüttüğü terör örgütlerinin önüne geçti, onlardan daha çok terörist oldu.
Irak'ta, Suriye'de yıllardır kaleler yaptı ama yaptığı bu kalelerin kumdan kaleler olduğunu göremeyecek kadar da saftı.
Sonuçta bir dalga geldi ve aklı evvel coninin yıllardır yaptığı kaleleri on günde elinden aldı götürdü.
Şimdi bugüne kadar Türkiye'nin çağrılarına kulak vermeyen Amerika tutuşmuş bir vaziyette ahtapot gibi her koldan saldırmaya başladı.
Dün Amerikan'ın Savunma Bakanı, CİA Direktörü, Dışişleri Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı Türkiye Cumhuriyeti mevkidaşlarıyla telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Bu görüşmeler kesmeyince Dışişleri Bakanı Blinken Türkiye'ye gelmeye karar verdi.
Amerika bu ataklarıyla bir şeyler değiştirebilir mi, Blinken'ın resmi ziyareti turistik bir ziyarete dönüşür mü bekleyip göreceğiz.
Ama tüm bu yaşananlar sonucu görmemiz gereken esas durum şu;
"Amerika zoru gördüğü an değme dansöze taş çıkartıyor."
İran...
Batının İslam dünyası ve Orta Doğu'daki en önemli kozu, en sadık yol arkadaşı.
İran rejimi eğildikçe eğiliyor, yamuldukça yamuluyor, savruldukça savruluyor.
Suriye'de olayların başladığı anda İran rejiminin dediklerini hatırlayalım.
"İran, Rusya ve Direniş Ekseni, Suriye'de geçmiş yıllarda yaşanan olaylarının tekrarlanmasına asla izin vermeyecek. Suriye hükümeti eskisinden daha güçlüdür ve Tahran ona gereken desteği sağlayacaktır. Suriye'deki silahlı gruplar hiçbir zafer elde edemeyecek."
Görüldüğü gibi İran Esad gibi bir katili ilk gün inanılmaz destekledi.
Esat'tan çok Esad'çı İran Rejimi şaşırttı mı?
Neden şaşırtsın ki...
İran ve Suriye değil mi, el ele verip Suriye'de rejim karşıtlarıyla savaşıyoruz yalanıyla milyonlarca Müslümanı işkencelerle katleden.
Suriye halkı ayaklandığında aynı İran Devrim Muhafızlarını yollama kararı aldı.
Siz hiç İran'ın İsrail Suriye'ye ait Golan Tepelerini işgal ederken Devrim Muhafızlarını yolluyorum dediğini duydunuz mu?
Demezler çünkü onun derdi Müslümanlarladır.
İşte o İran Suriye olaylarının üzerinden birkaç gün geçmişti ki gördüğü lüzum üzerine anında saf değiştirdi ve Esad'ı yerden yere vurmaya başladı.
Demek ki neymiş...
"Aceme güvenip ipiyle kuyuya inilmezmiş."
Rusya...
Bu olayda kaybedenlerden biri de Rusya.
Esasen Putin Esad'ı Türkiye ile masaya oturmaya zorladı ancak dinletemedi.
İşin sonunda Putin hem yanlış ata oynamamak hem de İran'a yaklaşan Esad'ı yüzüstü bırakarak burnunu sürtmek için bir duruş ortaya koydu.
Ama aynı Rusya Esad'a kucak açarak katil diktatörü evine aldı.
Kabul etmesinin tek nedeni kendisiyle iş birliği yapanları ortada bırakmayacağı mesajını vermekti.
Böyle bir tepkiyi kimse beklemiyordu.
Demek ki neymiş...
Rusya'da poker suratlı olan sadece Putin değil devletin kendisiymiş.
Sonuç...
Tüm bunlar bize şunu gösteriyor, gerçekten adam gibi adam olan, devlet gibi devlet olan sadece Erdoğan ve Türkiye.
İlk gün ne dediyse son günde onu söyledi.
İlk gün ne yaptıysa son günde onu yaptı, yaptıklarının ve söylediklerinin arkasında durdu.
İşte bu nedenden dolayı diyoruz ki...
Önümüzdeki yüzyılın süper gücü kesinlikle Türkiye.