38 ila 42 haftalık hamilelik süreci dolmadan gerçekleşen doğumlar “prematüre doğum” (erken doğum) olarak tanımlanıyor. Dünya genelinde yılda yaklaşık olarak 15 milyon civarında prematüre doğum olduğundan dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olarak ön plana çıkıyor. Prematüre doğumun 5 yaşına kadar çocuk ölümlerinde başlıca etkenlerden biri olduğu ve dünya genelinde bu nedene bağlı olarak yılda bir milyon gibi korkunç sayıda bir çocuk kayıp yaşandığı bildiriliyor. Prematüre bebeklerde yaşamlarının ileri safhalarında ise görme bozuklukları, gelişim bozuklukları ve öğrenme güçlüğü gibi riskler söz konusu olabiliyor. Bu riskler 38 haftadan ne kadar önce doğduğuna bağlı olarak artış gösteriyor.
Yeni yayımlanan bir çalışmada (CochraneReview) hamilelikte omega-3 [dokozahekzenoik asit (DHA) ve eikozapentaenoik asit (EPA)] kullanımı ile ilgili yürütülen 70 bilimsel klinik (randomize) araştırmanın sonuçları incelenmiş. Araştırıcılar incelemeleri sonucu şu önerilerde bulunuyor.
Omega-3 miktarının yükseltilmesi ile erken doğum riskinde;
- 35-37 hafta erken doğumlarında yüzde 11’e kadar azalma sağlanabilir.
- 34 haftadan erken doğum riskinde yüzde 42 azalma sağlayabilir.
- 2,5 kilodan düşük bebek doğumu riskinde yüzde 10 azalma sağlayabilir.
Erken doğumun önlenmesi bakımından pek fazla bir seçenek bulunmadığından, belki bu rakamlar gözünüzde pek yüksek görülmese de anne ve bebeğe zarar vermeden yapılacak bir uygulama olması bakımından önemli.
Peki, Omega3 miktarı ne olmalı?
Aslında hamilelikte omega-3 kullanımı ile ilgili klinik bulgular oldukça yeni, özellikle son on yılda bu konuda önemli sayıda bilgi birikimi var. Araştırıcılar mevcut klinik çalışmaları değerlendirerek omega-3 kullanımının hamileliğin 12. haftasında başlatılmasını, doz olarak da günde 500 miligram DHA+ 1000 miligram EPA kullanılmasının uygun olacağını öneriyorlar. Daha yüksek miktarda alınmasının ilave yararı olmayacağı bildiriliyor. Doğumdan sonra ise omega-3 kullanımını kesmenizi öneriyorlar.
Önemli uyarılar
Bazı önemli hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu amaçla kullanılacak ürünlerin kalitesi çok önemli; “Omega-3” veya “Krill yağı” ürünlerinde marka güvenilirliği son derece önemli. Krill yağı içerisinde omega-3 içeriğine ilave olarak kuvvetli antioksidan özellikte “astaksantin” maddesi bulunmaktadır. Dolayısıyla daha yüksek etki profili sağlayabilir. Ayrıca eğer vejeteryan iseniz su yosunu kaynaklı olan Krill yağı size daha uygun.
- Omega-3 bakımından zengin olduğu söylenen bitkilerde DHA ve EPA bulunmaz. Bitkilerde bulunan omega-3, ALA (alfa-linolenik asit) yapısındadır ve EPA’ya dönüşme şansı sınırlıdır; ne kadarı dönüştü bilemeyiz. Yani bitkisel omega-3 genel sağlık için yararlıdır ama hamilelikte kullanıma uygun değildir.
- Balık tüketerek yeterli omega-3 aldığınıza inanarak kendinizi kandırmayın. Çünkü her balıkta omega-3 bulunmuyor. Zaten balık ile ne miktarda DHA ve EPA aldığınız bilmeniz mümkün değil.
- Omega-3 için balık tükettiğinizde civa gibi zararlı ağır metallerden ne derecede güvenli olduğunu bilemezsiniz. Bu bakımdan mutlaka güvenilir marka ürünü eczacınıza danışarak alınız.
- Ucuzluk marketlerinde ucuza satılan omega-3’leri satın alarak kendinizi kandırabilirsiniz ama vücudunuzu kandıramazsınız. Bunların nasıl üretildiğini bilen biri olarak kesinlikle kaçınmanızı öneririm. “Ben ucuz mal alacak kadar zengin değilim” sözü, özellikle sağlık ve daha da önemlisi hamilelik olduğunda daima parolanız olmalı.