Saraybosna'nın en işlek caddelerinden birinde yürürken yerdeki mermere şöyle bir cümle yazılmış: ‘kültürlerin buluştuğu yere hoş geldiniz.’
Şehrin klasik Balkan mimarisi bu çizgiyi geçtikten sonra birden bire klasik Osmanlı mimarisine dönüşüveriyor. Burası eski çarşı… Fotoğraflardan hatırladığımız meşhur Sebil işte orada. Camiler ve minareler silüete hakim… Meydanın etrafı restoranlar, dükkanlar ve kafelerle dolu. Bölgedeki hanlar, çarşılar epey geriye götürüyor insanı. Caddeye serpiştirilmiş birkaç çeşmeden buz gibi sular akıyor.
Bosna tepelerinde sıradağlar gibi uzanan bembeyaz taşlı şehit mezarları, meydana yürüyerek 10 dakikalık mesafede. Aliya İzzetbegoviç de bu kabristanlardan birinde askerleriyle birlikte Bosna’nın manevi bekçileri olarak duruyor.
GÜLÜMSE BIRAZ BOSNA
Hayat sessizce akıp gidiyor Saraybosna’da. Sanayileşmenin doğal yaşamı çirkinleştiren yüzüyle henüz tanışılmamış. Fakat bir şey var... Savaş boyunca yaşanılan acılardan, birbirine onca düşmanlık etmiş farklı etnik unsurların bir arada yaşamak zorunda kalışından mıdır nedir, insanlar yabancılara karşı biraz tedirgin… Alışveriş’te, yol sorma girişimlerinde çok da ‘güleryüzle’ karşılandığımı söyleyemem. Hizmet sektörünün ‘güleryüzlü kuralları’ gereğince işliyor sayılmaz.
Bu uzunca girişin ardından Saraybosna’ya geliş sebebimizden bahsetmek isterim. Bu yıl 22’incisi düzenlenen Uluslar arası Saraybosna Film festivali vesilesiyle güzel Bosna’ya ilk kez yolum düştü. Haberlerde okuduğunuz üzere bu yıl festivalin galibi bir Türk yapımı oldu. Gencecik bir yönetmen; Mehmet Can Mertoğlu’nun ‘Albüm’ filmi En İyi Film seçildi. Öte yandan bu yıl Saraybosna’da TRT rüzgarı esti. Hatta TRT, fırtına gibi giriş yaptı festivale; Önümüzdeki yıldan itibaren festivalin ‘kurumsal partneri’ oldu. Anlaşmayı imza atmak üzere bizzat TRT Genel Müdürü Şenol Göka Saraybosna’daydı.
FESTIVAL PARTNERI TRT
Saraybosna Film Festivali yöneticileri de TRT gibi Avrupa’nın en büyük yayın organlarından birinin desteğini almış olmaktar hayli memnun görünüyordu.
TRT, ayrıca bundan böyle festival bünyesinde çekilecek bir filme baştan sona yapım desteği vereceğini açıkladı. Festivalin CineLinkWork-in-Progress bölümünde 30 bin avroluk bir ödül de veren TRT’nin bu atakları aynı zamanda Avrupa sinema sektörüne giriş bileti anlamına geliyor.
Bosna sokaklarında gezerken, Diriliş Ertuğrul, Filinta gibi dizilerden tanıdığımız Boşnak oyuncu Reşat Strik’e rastlamak da güzel bir tesadüf oldu. Sarıldık, bir Osmanlı çarşısında Türk kahvesi içtik. Reşat, heyecanla yeni projelerinden bahsetti. Yönetmen koltuğuna geçeceği ilk filmini çekmeye hazırlanıyor. Doha’da sponsor arayışında. Reşat’ın ‘Bir Gün Geleceğim Baba’ adını verdiği film, sinopsisten okuduğum kadarıyla Bosna savaşının izlerini taşıyacak.
ŞAHIN SISIÇ DE BURADA
Savaş demişken, Bosna’nın en ünlü görüntü yönetmenlerinden biri olan Şahin Sisiç de tanışıp sohbet etmek imkanı bulduğumuz bir başka sanat insanı. Bir yakınına sarılır gibi hasretle sarılıyor insana. Gözlerinden muhabbet akıyor. Sisiç, Srebrenica’da gazi olan Kadir Habiboviç’in otobiyografik ‘Zivot Protıv Smrtı Srebrenica’ (Ölüme Karşı Hayat) adlı kitabını sinemaya uyarlama çabasında. O da tıpkı Reşat gibi sponsor bakıyor. ‘Ormanda Bir Ses’ (A Voice the Mountain) adını vereceği film Srebrenica soykırımını beyazperdeye taşıyacak.
Şunu biliyoruz; Günümüzde savaşlar sadece cephede vuku bulmadığı gibi, kazanılan bir savaşı masada kaybetmek de var. Sanatın derinlere kök salan gücünden sarsılmaz çınarlar yeşertmek, yüzyıllar sonra bile gölgesinde serinleyebilmek için; kısacası kaybedenlerden olmamak için, kurumlarımızın, işadamlarımızın mutlaka sanata da yönelmesi, ata yadigarı diyarlarda dahi bir dikili ağacının olması gerekmez mi? TRT’nin Saraybosna’da attığı adımı bu yüzden önemsiyorum.
REŞAT STRİK FİLM ÇEKECEK
Reşat Strik... Onu Driliş Ertuğrul dizisinden tanıyoruz. Hollywood’ta ünlenen Boşnak oyuncu şimdilerde ilk kez yönetmenlik koltuğuna geçeceği filmin heyecanını yaşıyor.