Diyeceksiniz ki Ortadoğu’daki gidişata bakılırsa yakında hepimiz öleceğiz. Benim kastettiğim fani bedenlerimizin kaçınılmaz sonunu hatırlatan fantastik bir Danse Macabre / totentanz / ölülerin dansı değil. Öyle olsa yazının başlığını Saint-Saens’ın Danse Macabre’ından ödünç alırdım ama benim bahanem gündemden: Dead Can Dance topluluğu! Silah üreticilerinin ve tacirlerinin servetlerine servet katmanın keyfini sürdüğü şu dönemin çirkinliğine inat, yaptıkları müzikle insanın sadece açgözlü bir yok edici değil güzellikler yaratabilen bir canlı da olduğunu unutturmayanların varlığını kutlamak istedim! Dead Can Dance’in müziğine aşina olanlar daha iyi bir “bahane” olmayacağını bilir!
Dead Can Dance, “diriliş, göğe yükseliş” anlamına gelen “Anastasis” albümünü Ağustos ayında yayınladı ve konser turnesine çıktı. 19 Eylül’de de İstanbul Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde konser verecekler. İrlanda kökenli Avustralyalı topluluk dünyanın birçok mistik inancından ve onların müziklerinden etkilendikleri özgün sound’larıyla tanınır. Kayıt ve konserlerde birlikte çalıştıkları birçok önemli müzisyenden destek alan Lisa Gerrard ve Brendan Perry, Dead Can Dance’in çekirdeğini oluşturuyor. 1981 yılında çıktıkları yolculukta iki kez ayrılıp yeniden birleştiler müzik uğruna.
***
1996 yılında aynı Açıkhava’da ilk kez sahne aldıkları İstanbul Caz Festivali konserini unutamam. Bu topluluğu Raife Polat’tan duymuş; Ron Fricke’nin adı Arapça kutsal nefes anlamına gelen “Baraka” (1992) adlı olağanüstü filmindeki müzikleriyle de büyülenmiştim. Bugüne dek izlediğim en “atmosferik” konserdi 1996 Temmuzundaki! O yüzlerce kişi nereden çıkıp gelmiş ve bir araya toplanmıştı ki Dead Can Dance’i tam da yaptıkları müziğe yaraşır bir atmosfer içinde dinleyebilmiştik? Tek yürek olmak denir ya bir kalabalık için, Dead Can Dance konserinde Açıkahavadakiler tek yürek olmuştu. O konser bir ayine dönüşmüştü sanki!
Bu kez nasıl olur bilmiyorum... Çünkü aynı gece Ülker Arena’da bir de Leonard Cohen konseri var! Old Ideas / Eski Fikirler dünya turnesi kapsamında sevilen klasiklerini seslendirecek gri takım elbiseli ozan. Saç baş yolduran bir rastlantı! Yazıktır, ayıptır! Müziksevere böyle işkence edilir mi? Üstelik ikisi de 19. Adana Altın Koza Film Festivali’ne denk geliyor! Cohen bir ikon, bir idol, bir ozan, bir aşık... Dead Can Dance’in Kelt ezgilerinden, Ortadoğu ilahilerinden, Afrika ve Papua Yeni Gine ritimlerinden derlediği dünya (imanları) müziğiyle çarpıştırılır mı?
Sezonu böyle inleyen nağmelerle açmak umarım uğur getirir. Türkiye Eylül ayına panflüt virtüozu Gheorhge Zamfir’in Bodrum, Bursa, İzmir, Antalya turnesiyle girdi. Rumen müzisyen adını mitolojiden alan, orman tanrısı Pan’ın çaldığı enstrümanı, efsanesine layık biçimde üflüyor. Son konserini de bu gece veriyor.
10 Eylül’de progresif rock’ın kadim temsilcisi Jethro Tull, efsanevi Thick as a Brick albümünün tamamını 1972 yılından bu yana ilk kez canlı seslendirdiği konser turnesi kapsamında İstanbul’a geliyor. Küçükçiftlik Parkı’ndaki konserde Ian Anderson ve sihirli flütünün önderlik ettiği Jethro Tull, Thick as a Brick konsept albümüne esin veren hayali çocuk şairin izini sürecek. Bakalım “Gerald Bostock’a Ne Oldu?”
Güneş Sirki de Eylül’de parlıyor. Kuruçeşme Arena’da 23-29 Eylül’de ilk gösterilerini yapacak olan Cirque du Soleil Ekim’de Ora ve Ülker Arena’da devam edecek temsillerine.
Ve hepsinin üstüne ve üstünde Sir Simon Rattle yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası! İKSV’nin 40. yıldönümünü kutlama etkinlikleri kapsamında dünyanın en önemli senfoni orkestralarından ve en köklü müzik kurumlarından olan Berlin Filarmoni 27 Eylül’de Haliç Kongre Merkezi’nde konser verecek. Konserin solistleri ise Efe (çello) ve Fora Baltacıgil (kontrbas) olacak.