İtalya’nın Sicilya adasının nüfusu 5 milyon kişi. Sicilya’da yerel yönetimde yaklaşık 50 bin kişi çalışıyor. Bu çalışanların 26 bini, orman korucusu... Halbuki kurak ve bozkır Sicilya’da 26 bin ağaç olduğu bile kuşkulu... Sicilya’daki Fiat otomobil fabrikası da bir zamanlar 5 bin kişiye ücret verip, 1.000 kişinin verimiyle üretiyordu... Yunanistan’da olmayan göllerin korunmasından sorumlu çevre uzmanları istihdam ediliyor, kamu çalışanlarına 12 ayda 15 maaş ödeniyordu... Göl kurumuş, yok olmuş, uzmanı, koruma görevlisi maaşa devam.... Sonra da -Avrupa’daki kriz- diye konuşuyoruz. Değirmene su bir zaman borç-harç geliyordu ve değirmen, olmayan ormanlara, olmayan göllere korucu istihdam edebiliyordu. Su kesildi, borç dağları yükseldi, değirmen durdu. İşte kriz böyle birşey.
Geçen hafta sonu İspanya’da onbinlerce kişi krizi protesto etti. Yılda 250 bin konut ihtiyacı olan, ama yılda 750 bin konutun yapıldığı İspanya... Sendikaların enflasyon üzerinde zam aldığı, sonra da işletmelerin verimsiz kalıp rekabetten düştüğü İspanya... Avrupa’nın kuzeyi çok çalışıp az ücretle ayağını yorganına göre uzatırken, Avrupa’nın güneyi har vurup harman savurdu. Güney Avrupa’nın popülist hükümetleri, kolay parayı saçarak oy satın aldılar. Seçmen -bu değirmenin suyu nereden geliyor- demedi. Şimdi -Bu sizin kriziniz- diye slogan atıyor. Sonra da Almanya’dan yardım etmesi isteniyor.
Zaman bitiyor
Avrupa ekonomileri son birkaç yıldır günü kurtarmaya çalışmaktaydı. Çözüm bulundu açıklamalarıyla zaman kazanılmaktaydı. Şimdi kazanılan zamanın sonuna gelmekteyiz. Daha bir ay önce, meşhur AB Zirvesi yapıldı. Zirvede İspanya ve İtalya, Almanya’ya karşı -zafer- kazandı, Başbakan Merkel -pes etti- dendi... Şimdi o coşkunun bir yanılsama olduğu anlaşılıyor. İspanya hesapta Avrupa kurtarma fonlarının doğrudan sorunlu bankalara verilmesini sağlamıştı. Bu da -zafer- sayılmıştı... Şimdi meğer zafer yokmuş. İspanya yeniden karışıyor.
İspanya Avrupa Merkez Bankası’nı göreve çağırıyor. Bankanın böyle bir ‘görevi’ yok. Ama İspanya ve de İtalya’da işler sıkışınca Merkez Bankası da iki arada kalacak... Olay, bankanın kapıları açıp, kasaları boşaltıp tonlarca kağıda Euro basması talebine gidiyor. Bu yapılırsa, -kriz- için biraz daha zaman kazanılacak, ancak Almanya maliyesi krizin bütün maliyetini üstlenip, okkanın altına gidecek... İspanya ve İtalya geçen zirvede -Yunanistan rolü yapıp, köprüye çıkıp -kendimizi atarız- demişlerdi. Aynı tavır sürerse, durum tırmanır. Almanya bu gidişi ya Merkez Bankası’nda engeller: O zaman Avrupa Merkez Bankası’nı işe karıştırmaz ve krizde İspanya odaklı yeni bir tırmanmaya gideriz. Ya da Avrupa Merkez Bankası, son kale olarak düşer... Almanya Avrupa Merkez Bankası kapılarının kırılmasını engelleyemezse, o zaman kendisi batık Euro Bölgesi’nden çıkma yoluna gidebilir... Ve tabii ki işleri bu noktalara getirmeden, tırmanma olmadan -ara formüllerle- biraz daha zaman kazanılabilir. Ama zaman kazanma denizi de bitiyor. Bu arada Yunanistan, komada kalmayı sürdürüyor.
Tekrar: Bütün bu kargaşanın Türkiye’ye etkisi sınırlı olur. Türkiye’nin içinde olduğu Gelişen-Büyüyen Piyasalar, ayrı bir sınıf. Bu sınıf hala ısrarla ve kararlı biçimde büyüyor. Kargaşa nedeniyle Türkiye ve diğer gelişen piyasalara fon akışının kesileceği, eskimiş bir varsayım. Dünyada hiç olmadık kadar büyük miktarda para - likidite var. Bu para düzgün ülkelere gitmeyi sürdürür. Türkiye düzgün ülkedir.