BİR emniyet müdürü, teamüllere aykırı bir biçimde bir basın toplantısı yaparak, “Dağdaki teröriste ağlamayan insan değildir” mealinde bir cümle sarf etmiş. İnsanın tarifi bizim müdüre kaldı ise vay halimize. Adama sormazlar mı ki, dağdaki o ağlayacağın terörist, kayanın arkasına saklanarak, geçmekte olan bir minibüse ateş ederek öldürdüğü genç kızlara ağladın mı?.. Ağlamadığına göre sınıfını sen takdir et...
Bu haddi aşmanın yanlış olduğunu kendisinin bilmemesi mümkün değil. Kendisi yaklaşan seçimlere, ağlamakta olduğu kardeşlerinin yanında siyasete atlama isteyişinin bir tezahürünü göstermiştir. Ağzından çıkan lafı bilmeyen, kendisinin niye maaş aldığının farkında olmayan birisiyle karşı karşıya olduğumuzu zannetmiyorum.
Kendisi de iyi bilir ki, her rejim ve idare hem mensuplarını ve hem de rejimi korumak durumundadır. Bu koruma içerideki haine karşı polis teşkilatıyla dışa karşı da orduyla yapılır.
Ülkemizde, zaman zaman depreşen, 3 yüz yıldan beri süre gelen bir başkaldırı var. Bu başkaldırıya mahalle baskısı yaratılarak devşirilen terörist ve sempatizanlar var. Her başkaldıran küçük bir grup sonunda teslim olmuşlardır. Ama maalesef kurunun yanında yaş da yandı.
Dağda gezen teröristlerin bir kısmı macera hevesiyle, bir kısmı evdeki baskıyla, bir kısmı örgütün zorla dağa çıkardığı, bir kısmının da Kürt milliyetçiliği heveslisi insanlar olduğu biliniyor. Mahalle baskısını kaldırın, gece devlet hâkimiyetini kurun bakalım dağa çıkan var mı?.. BDP’ye ciddi bir oy çıkar mı?.. Benim tavsiyem, eğer hükümet siyasi mülahazalarla bu müdürü görevden almaz ise geceleri sokağa çıkarak dağdan inen katillerle sarmaş dolaş olsun. (zaten gideceği partinin milletvekilleri o katillerle öpüşüp, koklaşmışlardı)
Onlara terörist olmakla onların ne kadar insani ve ulvi bir görev yaptıklarının masalını anlatsın. Arada bir de ‘Ne yapayım, başımda sizin halinize ağlamayan yaratıklar var ben de, onların içinde kalarak sizlere ajanlık yapmak için uğraş veriyorum’ der. Onlar nezdinde kahraman olur gider. Ve onlara ‘En kısa zamanda sizlerle beraber alacağım’ diye hikâyeler anlatır.
Bizim dönemimizde de böyle densizlik yapan polis müdürleri olurdu, biz onları teleks emriyle görevden alırdık. Devir değişti herhalde...