Her ne kadar Paris 2024 Olimpiyat müsabakalarında Türkiye başarılı olamasa da Yusuf Dikeç adlı sporcumuz dünya çapında meşhur oldu.
Milli atıcı Dikeç, atış sırasında ekipman kullanmadan ve bir eli cebinde atış yapmasıyla insanların sevgisini kazandı. Japonya'da anime kahramanı oldu, olimpiyatta derece kazanan çeşitli ülkelerden sporcular onun atış yaparken ki duruşuyla başarılarını kutladılar.
Rakibi Sırp sporcu Damir Mikec'in Yusuf Dikeç'e söyledikleri dünyada Dikeç'e olan ilginin ne boyutta olduğunun en güzel göstergesi: "Dikeç, altın madalyayı biz mi aldık, siz mi aldınız, anlayamadım. Benim ülkemde de sen bir numarasın."
Herhangi bir alet kullanmadan yaptığı atışla gümüş madalya kazanan Yusuf Dikeç'le alâkalı hazırlanan görsellerde insanlar, Dikeç'in rakiplerinin atış sırasında başlarına taktıkları çeşitli aletlerle alay ediyorlar. Diğerleri silah sesinden etkilenmemek için kulaklık kullanıp, gözlerine taktıkları mercek benzeri aletlerle atış yaparlarken Dikeç, normal hayatta da kullandığı numaralı gözlüyle gelip atışını yapıyor.
Teknolojinin ve ürünlerinin adeta ilahlaştırıldığı bir dönemde Dikeç'in bu sade hali insanları cezbetmiş olacak ki bu kadar sevildi.
Günümüzde teknolojik ürünler vücudumuzun bir uzvu oldu. Çoğumuz bu durumun farkında, uyuşturucu bağımlılığından beter bu halden kurtulmanın derdinde ama olmuyor. İnsanlık ya tamamen teknolojinin kölesi olacak veyahut insan olmanın hasletlerine dönüp teknolojiyi kendine hizmetkâr yapacak.
*
ABD öncülüğündeki Haçlı ordusu Afganistan'ı işgal etmiş ama işler istedikleri gibi gitmiyordu. İşgal güçlerinin ABD'li komutanı, "Askerimize çölde erimeyen çikolata bile veriyoruz ama çıplak ayaklı Taliban'a karşı üstünlük sağlayamıyoruz." diyordu.
Taliban mücahidleriyle göğüs göğüse savaşamayan Haçlı ordusu savaş uçaklarıyla, çoluk çocuk demeden Afganistan'ı bombalıyordu.
ABD komutanının mezkûr sözlerinin yer aldığı haberde, elinde silahı, günlük kıyafeti ve ayağında terlikle işgalcilere karşı savaşan bir Taliban komutanı da Haçlı askerleriyle alay ediyordu. Ganimet olarak işgalci askerlerden aldıkları teçhizatları denediğini söyleyen Taliban komutanı, bu kadar ağırlıkla savaşılamayacağını söylüyordu. Haçlı askerlerine acıdığını da sözlerine ekliyordu.
Üzerinde gece görüşlü termal kamera olan kaska, bulunduğu ortama göre vücut ısısını koruyan askeri kıyafete, her türlü dış etkiye karşı korunaklı bota, GPS aletine, son teknoloji silahlara, kalorisi hesaplanmış konservelere ve çölde bile erimeyen çikolataya sahip Haçlı unsurları Afgan dağlarına gömüldü!
Kim gömdü: Ayağında terlikle dağlarda gezen Taliban mücahidleri.
Ve tam 3 yıl önce Taliban tekrar Afganistan yönetimini devraldı. İşgal kuvvetleri Afganistan'dan çekildi.
Bu tarihi hadiseye içimizdeki bazı Müslümanlar bile inanamamıştı. ABD'nin teknolojisinin üstünlüğüne öylesine iman etmişlerdi ki, onlar ABD'nin yenilemeyeceğine dair kuvvetli bir inanca sahiptiler.
Hâşâ, onların gözünde ABD kadir-i mutlaktı. ABD'nin izni olmadan dünyada kuş uçmaz, yaprak kımıldamazdı. Kuş uçmuşsa, yaprak kımıldadıysa muhakkak ABD'den izin alınmıştır; ABD'nin uzayda uyduları, yerde radarları ve hizmetinde satılmış liderler varken aksi ne mümkün!
Zihni işgale uğrayanlar psikolojik olarak ABD'ye teslim olurken Taliban mücahidleri yalın ayak 20 yıllık mücadeleleriyle hem fiilen hem zihnen ABD putunu yıktı. Şuurlara alternatif verdi. Öyle olmadığını gösterdi.
*
"Olimpiyat, Yusuf Dikeç, teknoloji derken mevzu nasıl Taliban'a geldi" diye soracak olursanız; Hani serin bir yaz akşamı dostlarınızla çay içerken laf lafı açar ya bu yazı da bu kabilden...
Yazıdaki parçaları birleştirmek sizin tedai dünyanıza kalmış.
Savaşı; "Adamlar askerine çölde erimeyen çikolata bile veriyor, nasıl yeneceksin" diyenler değil, "La havle vela kuvvete illa billahil azim" diyenler kazanır.
Nitekim kazandılar!