Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ait TIR’ların 19 Ocak 2014 günü paralel yapıya mensup savcı ve jandarma yetkilileri tarafından Adana’da durdurulmasından bu yana köpürtülen “Türkiye IŞİD’e (DAEŞ) yardım ediyor” iddiasının esas olarak hangi başkentten kaynaklandığını anlamış olmak ilginç...
Kabul edelim, görülmemiş ölçüde ilginç bir tarih yaşıyoruz. İç ve dış eksende oluşturulan tarihin en geniş oligarşik ittifakı ile emperyalizm, bize diz çöktürmeye çalışıyor, bakın, neler oluyor...
İsrail ve ‘paralel’: Fidan İran ajanı
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, bu göreve ilk olarak 25 Mayıs 2010’da atandı... İsrail komandoları ise bu atamadan yalnız 6 gün sonra Gazze ablukasını delmeye çalışan, tamamı silahsız sivilleri taşıyan Mavi Marmara gemisinde katliam yaptı. Bu olaydan 7 gün sonra ise İsrail’in önde gelen yayın organlarından Haaretz’de “İsrail, Türkiye’nin yeni istihbarat şefinin İran yakınlığından rahatsız” başlıklı bir haberle, Fidan’ın atanmasının bazıları tarafından “güneydeki sevilen ülke” olarak tanımlanan İsrail’de rahatsızlık yarattığını öğrendik. Gazetenin MOSSAD kaynaklarına dayandırdığı haberde, İsrail’in artık Türkiye ile hassas konuları paylaşmayacağı, çünkü bu bilgilerin “düşman devletlere” (burada İran kast ediliyor) ulaşacağı belirtiliyordu.
Paralel yapıya mensup savcılar ve emniyet içindeki uzantıları, 7 Şubat 2012’de Fidan’ı, sözde bir KCK operasyonu çerçevesinde tutuklamaya kalktı!..
Bütün bu süreçte, İsrail’in etkili olduğu uluslararası medya ve paralel yapı saflarında Hakan Fidan “İran’ın adamıydı...”
İran, HDP, ‘paralel’: Fidan DAEŞ yandaşı
HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın sosyal medyadaki paralel yapı unsurlarının ortalığa karıştırma tvitlerinden toparladığı belli olan son açıklaması şöyle:“Suruç katliamını yapan bu özel gladyo örgütüydü. IŞİD’in içine sokulmuş kendilerine çalışan bir zavallı aracılığı ile Türkiye’nin pırıl pırıl evlatları katledildi.”
Oysa, Suruç katliamı yaşandığında “Bu olay, AK Parti-DAEŞ ittifakının eseridir” demişti!..
Anlaşıldı, Hakan Fidan da dünyanın en ilginç istihbarat şeflerinden biri olarak tarihe geçiyor, 5 yıl önce İran ajanı, bugün, Vehhabi DAEŞ’ten gladyo üreten bir portre!..
Arkadaş, bu adam hangisi, bir karar verin...
‘Milli duruş’ ve yalanlar
Türk siyasetinde köşe kapmaca oynayan “sınır ötesinden kurgulu” bir takım unsurlar açısından “milli duruş” karşısında yapılacak tek iş, “algı operasyonlarına” bel bağlamak... Birinde tutturamazsan, öbüründen at pisliği izi kalır... Nasıl olsa, bu ülkede beyni dondurulmuş insanlar, “Yahu, beş yıl önce İran ajanı dediğiniz adam, nasıl DAEŞ yandaşı oldu” diye sormuyor...
“Milli” ve “yerli” olan herkes bir gün bir algı operasyonunu tadacaktır, çünkü, memleket -ne yazık ki- satılmışların sesinin yüksek çıktığı bir uçuruma yuvarlanmış durumda...
Kesinleşen görüntü bellidir: Türkiye, büyük bir emperyalist kuşatmayla karşı karşıyadır, içeride, haberlerinde dağ gibi binbaşımızı şehit edenlerin örgütünü yazmaktan çekinen, terörle kurdukları ittifakı bir siyaset haline getirenler ile dışarıda onları kolay kullananların “garip ittifakı” ile karşı karşıyayız...
İran: Türkiye DAEŞ’e yardım ediyor
Biz burada PKK’ya vurduk, Lübnan’daki Hizbullah’tan ses geldi, kimse üzerinde durmuyor bile... Hizbullah lideri Nasrallah, Türkiye’nin anti-PKKoperasyonlarını, DAEŞ’e yardım politikasının devamı olarak niteledi, orada da durmadı, PKK ve DHKP-C’yi “özgürlük savaşçıları” olarak tanımladı. Gazze’deki Filistin hareketi Hamas’ı sevmeyen, Beyaz Türk kalemlerin “laiklik bilincini” yere göğe sığdıramadığı Beşar’ın yanında dört yıldır Müslüman Suriye halkını katleden Nasrallah’ın, kendilerini “Marksist-Leninist” tarif eden PKK ve DHKP-C ile ne bağlantısı olabilir? Demek “bir yerden” var...
Bitmedi... Yine İran’ın bu kez, Irak’ta kurduğu Bedir Tugayları’nın komutanı Hadi el-Emir... O da Nasrallah ile aynı fikirde...
İlginç... Bu ülkenin Zaman ve Cumhuriyet gazetelerinin iddialı manşetleriyle İranlı “mollaların” stratejik algı operasyonları aynı dili konuşuyor!..Doğan Grubu’na ait Posta gazetesinin memleketi için şehit olmaya hazır Mehmetçik fotoğrafının yanına “Oy Anam Oy” başlığını taşıması ise ihaneti belgeliyor.
Tarih, ülkeyi yeniden oligarşik yönetimlerinin avlanma sahası haline çevirmeye çalışanların terörle kurdukları kanlı ittifakı kuşkusuz yargılayacak. Bunu, şehit edilen savcımızın o fotoğrafı manşetlere taşındığında anlamıştık, Türkiye şimdi, anladığınız dilden konuşuyor...