Önce Çeçen, sonra Özbek bir kaç gün önce ise Tacikistan muhalif liderinin İstanbul’da öldürülmesi olayları, ciddi bir vakanın konuşulması gerekliliğini ortaya koydu.
Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde muhalif liderlere yaklaşım tarzı aşağı yukarı aynı idi. Muhalif seslere, söylemlerden tutun da, öldürülme biçimlerine kadar aynı senaryo uygulanırdı.
Çünkü o coğrafyadaki bağımsızlıklarda ve yönetilme tarzında, halen KGB zihniyeti hâkim!
Ortadan kaldırma ve bu tarz senaryolar, en kolay yol olarak görülmektedir. Ayrıca daha sonra ses yükseltmeye aday olanların da, gözlerini korkutmak da, esas hedeflerdendir.
İşin acı tarafı ise, bu olaylardan bazılarının Türkiye sınırları içinde gerçekleşebilmesidir.
Türkiye söz konusu olduğunda; itibarlı ve güvenli liman anlayışı, herkese malumdur. Bu güven anlayışının ortadan kalkmasının empoze edilme çabaları ise, tesadüf olarak yorumlanmamalıdır. Zira bu ölümlerin İstanbul’da gerçekleştirilmesi sıradan olay olarak görülmemelidir.
Tacik liderin öldürülmesi olayından sonra, bölgedeki ülkelerin basınını gözden geçirdim. Manşetten girilen bu olay, Türkiye vurgusu yapılarak haber edilmiş. Aşağı yukarı sanki bir kalemden çıkmış gibi bir görüntü de söz konusudur.
Orta Asya’daki yönetimlerin tavrı ve tutumu, halkın sesinin işitilmemesi sıradan bir durumdur. Yani kimse “vay bu ne dehşettir” hissine bile kapılmaz. Bu durum; doğal ve olması gereken bir tablo olarak anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin ister Rusya içerisindeki Müslüman ve Türk toplumlarında, isterse Türkistan coğrafyasındaki bağımsız Türk Müslüman ülkelerin halklarının nezdindeki rolü ve yeri, tartışmasız olarak güvene ve sevgiye dayanmaktadır. Lakin görünen odur ki; bu tarz ölüm vakalarının artarda İstanbul’un göbeğinde gerçekleştirilmesi de, Yeni Türkiye algısının ortadan kalkması senaryosuna hizmet etmektedir. Birileri bir mermi ile iki hedefi vurmuş gözüküyor. Birincisi, muhalif ses ortadan kaldırılıyor. İkincisi, çok güvendiğiniz Türkiye sizin bildiğiniz kadar da güvenli değil mesajı veriliyor.
Peki; ister Çeçen, ister Özbek, isterse sonuncu vaka olan Tacik liderin, Türkiye dışında gittiği ülkeler yok mu?
Hani bu isimlerin illa da öldürülmesi kafaya konduğunda, başka yerlerde bu operasyonu yapamadılar mı?
Neden; sıradan değil, muhalif sesler, Rusya gibi acımasız ceza anlayışını benimsemiş, Özbekistan gibi yönetimde oluşan farklı sesin facia olarak algılandığı, Tacikistan gibi İran ve Rusya etkisinde siyaset dizayn eden ülkelerin, bu tarz siyasi nitelikli operasyonları için Türkiye tercih edilmiştir?
Neden; bu operasyonun, Türkiye’de yapılması bu kadar kolaydır mesajı veriliyor?
Bu operasyonlarla ortadan kaldırılan isimlerin yanı sıra, Türkiye’nin hedef gösterilmesi neden ve kimin işine yarar?
Türkiye’nin; Çeçenistan ve tümüyle Kafkasya bağı, Orta Asya’daki akrabalarıyla köprüsü, her zaman sağlam ve derin olmuştur. Tüm dönemlerde; devlet resmen gözükmese bile, toplumun farklı zeminlerinde, bu bağları zinde tutan STK, medya, ayrı ayrı düşünce enstitüleri, bu ilişkileri devam ettiren esas mihenk taşlarıdır.
Özellikle zamanında Çeçenistan’a yapılan zulümlere; Türkiye’den çıkan sesler, Rusya’yı rahatsız eder nitelikteydi. Şimdi Rusya farklı yöntem uygulamaktadır. Artık kendisi değil; Çeçenlerle, Çeçenleri siyaseten muhatap durumuna soktu. Ve aslında bunu başarılı bir operasyon olarak da algılamak lazım! Bu, çok ince ve derin konudur. Bu konuyu ayrıca işlemek ve analiz etmekte de yarar vardır. Lakin bugün üzerinde durmak istediğim konu; bu ölüm olaylarının İstanbul’un merkezinde gerçekleştirilebilmesidir.
Herkes Türkiye’ye sığınıyor. Sığınanlar; sadece kendi ülkelerinde baskıya maruz kalanlar değil, hem de baskıyı yapanlardır. Orta Asya’da, Kafkasya’da, Rusya’da farklı yöntemlerle para sahibi olanlar da, paralarıyla Türkiye’ye gelmektedirler.
Bunun yanı sıra Rusya’da karanlık dünyanın isimleri de, yeni imajla Türkiye’yi tercih etmekteler. O ülkelerdeki isimleriyle araştırıldığında; çeteci ve mafya unsuru olarak boy gösterenler içerisinden de, yeni kıyafeti ile, yeni imajı ile, bu isimlerin Türkiye’de yeni hayat kurduklarını görmekteyiz.
Dün Rusya’da; Özbek, Tatar, Azerbaycanlı, Çeçen iş adamlarından baskı uygulayıp, para toplayanlar da, bugün yeni iş adamı profiliyle Türkiye’de boy göstermektedir. Bu durum da, farklı bir tablodur. Ve muhakkak araştırılmaya tabi tutulmalıdır.
Bu isimler hangi zeminde ve kimlerin desteği ile bu profil değişikliği altında, aynı baskı senaryolarını uygulayarak paralar toplayabiliyorlar?
Bu isimler Rusya’da, Azerbaycan’da ve Çeçenistan’da kimlere hizmet ediyorlar?
Bu soruların sırasıdır, sorayım düşüncesiyle sormadım. Aslında cevabı bilmek için sahada olmak yeterlidir. Bu sorulara cevap ararken, ölüm vakalarının da kaynağı anlaşılıyor. Rusya, Özbekistan, Tacikistan ve İran istihbaratı, buralarda siyaseten kendisini rahatsız edenlerin ortadan kaldırılmasını nasıl gerçekleştirebiliyor sorusuna verilen kolay cevaplar, aslında ilk bakışta alaka bulamadığımız bu suallere cevap veriyor.
Türkiye için; Kafkasya ve Türkistan’ın ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu herkes ve her kesim bilmekte. Ayrıca bu coğrafyada Rusya, İran, ABD ve Almanya gibi ülkelerin de boy gösterdiğini bilmekteyiz. Demek ki, bu kadar çok ülke demek, bu kadar çok istihbarat operasyonuna meydan vermektedir. Vitrine; Özbek, Çeçen, Azerbaycanlı, Tatar kimliği ile çıkartılan ve Türkiye’de iş dünyasına girdiği görüntüsü verenlere, biraz dikkat etmek yeterlidir. Muhalif liderlerin ortadan kaldırılmasının nedenlerini araştırırken, bunun için Türkiye’de kimlerle bu operasyonu gerçekleştirmiş ve operasyon için neden Türkiye seçilmiştir sorusu ise öldürülen isimler kadar önemlidir. Yeni Türkiye algısına gölge düşürmek isteyenlerin, her fırsatı değerlendirdiğini görmek için yalın bir bakış yeterlidir. Türkiye’ye sığınan, O’ndan medet umanların yok edilmesi, hem de İstanbul’un merkezinde, sıradan bir olay değildir. Türkiye; O’nun itibarını zedelemeye kalkanları, ciddi zedelemeli ve yerini, haddini göstermelidir... Göstermelidir ki; tesadüfi ve sıradan bir olay gibi gösterilen bu vakalar, daha beter senaryoların gerçekleştirilmesi hayallerini kökten yıkabilsin...