Mevcut siyasiler arasında en uzun süreli medya desteği alan kişi Kılıçdaroğlu bana göre. Olanca yavanlığına, argüman ve cazibe yoksunluğuna, geçtim hitabet bozukluğundan, ağzının bozukluğuna dek, pek çok kusuru olmasına rağmen, CHP yandaşı + iktidar karşıtı medyanın hemen tamamı, CHP’ye istemeye istememeye oy verir gibi tıpkı -sabırla ve azimle- destekliyor Kemal Kılıçdaroğlu’nu.
Doğan ve Gülen medyasından bir rüzgar gibi esip geçen, bu sayede güneydoğu Anadolu bölgesini ateşe veren siyasetçi ise Demirtaş kuşkusuz. 7 Haziran öncesinde kulağına fısıldanan “seni başkan yaptırmayacağız” suflesini kürsüden tekrar etmiş olmanın karşılığını CNNTürk ekranında saz çalıp türkü söyleyebilme imkanı tanınmasıyla almıştı hatırlarsınız... Büyük lütuftu.
İzzet ikram orada kalmamıştı... HDP’nin seçim çalışmalarını yürüten PKK, Türkiye’yi musluklardan akıtılacak kanla tehdit ediyordu ama o kadar olsundu. Çünkü, Selo Başkan espritüeldi... Türk siyasetinde en çok özlenen özellikti. Baksanıza kimsenin yüzü gülmüyordu.
Selo öyle mi ya! Pop star edasına, saz çalıp türkü söylemesine, kara kavlak olmasına rağmen nihayet beyaz Türklerin yüzünü güldürebilen bir siyasetçi çıkagelmişti. Selo’nun PKK ile ilişkisi, PKK’nın silah bırakmıyor olması mühim değildi. Mühim olan Tayyip’i hedef almasıydı.
Emperyalistler veya üst akıl sahipleri (meşrebine göre kim ne diyorsa) için iyi bir üründü. Medyada reklamı olunca Nişantaşı’nda alıcısı da oldu.
Lakin PKK, HDP’nin yüzde 13 oyunu “devrimci halk savaşı” çıkararak kutlamak isteyince film hızlandı. Demirtaş’ın espritüelliği önce trajikomikliğe sonra drama ve trajediye dönüştü. Mahallelerde hendek terörü, sokaklara gömülmüş el yapımı patlayıcılar, eli kolu kopan vücudu parçalanan çocuklar, evinden olan ve PKK-HDP’ye lanet okuyan yüz binler...
PKK kazdığı çukura, el koyduğu bodrum katlarına sıkıştı, inliyor... HDP, dokunulmazlığı kaldıran Meclis’te çıngar çıkarmak dışında siyaset yapamıyor...
Kandil’de ağzını açan Kılıçdaroğlu’na selam gönderip CHP’ye işbirliği teklif ediyor... Bir önceki dönem “bize dokunun” diye dilekçe veren HDP’nin “artistliği” iş ciddiye binince “sökmedi”. Önceki gece de kafa göz yardıktan sonra PKK marşıyla kaçtılar salondan.
Demirtaş’ın dün grup toplantısında sergilediği skeçler de aynı ölçüde “şey”.
“PKK silah bırakacaktı ama Cumhurbaşkanı önledi” diyor mesela trajikomik Selo. “Biz HDP olarak barışa hazırız” diyor... Gülmeyin, devamı var: “Halk isterse, birden fazla parlamento kurar. Eğer o noktaya getirmekse arzuları, bu grup halkın yanında olur” diyor.
Bence de. Bu saatten sonra HDP, kimin talimatını yerine getiriyorsa orada olsun. Bırakın sine-i PKK yapsınlar! Dağlarda mağaralar da olur, şehirlerde bodrum katları da.
Mademki bölgede Kürtlerin oyunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyaset yapacağız diye alıp insanları çukurlara, patlayıcılara, yokluğa, ölüme mecbur ettiler, hak yerini bulsun, silah bırakmayan PKK’lılar arasında eşitlik sağlansın, onlar da bedel ödesin.
En çok Kılıçdaroğlu’na dokunacak!
Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz, dediği için eleştirilen Kemal Bey pek müşkül durumda. Bir yanda Kemal beyin YDGH’lı teröristlere “arkadaşlar”, PYD’ye “terör örgütü değil” demişliği ve daha pek çok “teröre örtülü desteği” var. CHP içinde HDP’ye ideolojik yakınlık duyanlar olduğu da bir vakıa. Malum “birlikte iyi salladılar”. Lakin öte tarafta, PKK bu kadar kan dökerken tasarıya “hayır” dese, oyların mühim kısmını MHP’ye kaptırma korkusu da var. Ne yapsın şimdi Kemal Bey, nerelere gitsin?