Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan kriz bazılarına tekrar bu duyguyu yaşattı.
Malum çevrelerin böyle düşünüyor olmaları anlaşılabilir bir şey elbette.
Ama bizim mahallemizden, hatta içimizden birilerinin bu duygu ekseninde Hükümetin özellikle dış politikasına yönelttiği eleştirilere ne demeli?
Kuşkusuz Rusya ile bir krizin yaşanmış olmasından memnuniyet duyan hiç kimse yok.
Sadece Rusya ile değil, keşke hiçbir ülkeyle hiçbir sorun yaşanmasa.
Yaşanan tüm sorunların/krizlerin müsebbibi olarak AK Parti Hükümetinin ama özellikle de Recep Tayyip Erdoğan liderliğinin dahlinin olduğunu söylemek bir başka projedir.
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinin CHP versiyonunun nasıl Erdoğan düşmanlığı eksenine oturtulduğunu görüyoruz.
Her şeyin müsebbibi olarak Erdoğan’ı gören CHP aklı, içimizden birileri üzerinden bizim mahallemize taşınmak isteniyor.
Rusya’nın bundan sonra yapacaklarından derin endişe duyan, yarın AB’yi, özellikle de AB’nin öncüsü /lideri olan Almanya’yı da karşımıza almamız halinde tamamen biteceğimiz kanısına sahip olan o birilerinin felaket senaryolarını dinledikçe insanın tek çıkar yol olarak büyük güçlere teslim olması gerektiği formülü geliyor.
Ülkeniz elden gitmesin, ekonomik anlamda da çökmeyelim isteniyorsanız vakit geçirmeden ilkeler adına herkesle kavga eden ve büyük güçlere efelenen Erdoğan anlayışından vazgeçmek gerektiğine inanıyorsunuz!
O kadar kötü yani!
Türkiye büyük güçlerin iradesine ram olmalı ve içerde de FETÖ gibi unsurlarla bir biçimde uzlaşma yoluna gitmeli! Aksi takdirde ülkenin istiklâli de, istikbali de tehlikede!
Mısır’da Sisi darbe mi yapıyor. Boşver, sana ne diyeceksin! Suriye’de halkına ölüm ve zulüm yağdıran bir diktatörlük rejimi mi var. Görmezlikten geleceksin! Rusya hava sahasını bilerek ihlal mi ediyor. İdare edeceksin, göz yumacaksın! AB üyesi ülkelerden kimileri ülkemizdeki terör örgütlerine hâmilik mi yapıyor? Bilmezlikten geleceksin! İlâhir...
İlkelere göre değil çıkarlara göre siyaset yapacaksın vesselâm!
Sonuçta verilmek istenen mesaj şu: Erdoğan ilkesel olarak doğru yolda olsa bile Türkiye’nin milli çıkarlarına zarar veren bir iç ve dış politika izliyor! Bu gidiş devam ederse Türkiye kaybedecektir!
Türkiye’nin gayr-ı milli unsurlarının, yani Mankurtların Erdoğan liderliğine yönelik bu bakış açışı, Rus krizinden sonra bu kez içimizden birileri üzerinden güya Türkiye’nin milli çıkarları söylemi üzerinden ihşa edilmek isteniyor.
Kimseye haksızlık etmek istemem: Sahiden millici anlayışla dostça yapılan önerilere herkesin / hepimizin kulak vermesi gerekir. Ancak Mankurtların bir bütün olarak savundukları Erdoğan liderliğine yönelik suçlayıcı bakış açısının bizim mahallemizde farklı bir kisve ile yerleştirilmek istenmesi zinhar kabul edilemez.
“Öldük, bittik, mahvolduk!” psikolojisi Türkiye düşmanı güçlerin elini kuvvetlendirir.
Gerçekçi olmaya olalım ama büyük güçlere Tanrısal sıfatlar atfeden bir yerde de durmayalım.
Hiç kuşkusuz ilkelerimiz varlık nedenimizdir. Ve gene hiç kuşkusuz gerçekçi davranmak, ilkelerimizin de bir gereğidir.
Burada karşı çıkmamız gereken şey; gerçekçilik değil, gerçekçilik adı altında veya reel-politika kisvesi içinde bize dayatılmak istenen teslimiyetçiliktir.
Erdoğan liderliği ilkelerimizle uyumlu bir gerçekçiliği değil teslimiyetçiliği reddettiği için kendini yeryüzünün Tanrıları olarak görenleri rahatsız ediyor.
İçimizden o birilerinin Erdoğan’ı başkalarının dili ile suçlamak yerine asıl bu gerçekliği görmeleri gerekiyor.