Bizler öğrenci evleri konusuna kendimizi fena kaptırdık, oysa şu sıralar DebkaFile okuma zamanı...
İsrail’de değişik istihbarat birimlerinde çalışmış isimlerin kurduğu bir internet sitesi ‘Debka’. Bazen yanıltıcı haberler, çarpıtılmış yorumlar yaysa da, orada okuduklarım gözümü açmaya da yarıyor...
Debka şimdilerde projektörlerini ABD ile İran’ın yakınlaşmasına dikmiş görünüyor. Bundan mutlu değil. Her haberi “Olacak şey mi bu?” hayretiyle okunmak üzere yazıyorlar... Yakında Tahran ile New York arasında doğrudan seferler bile başlayabilirmiş; şimdiye kadar ambargolu İran’ın resmi havayolları (Iranair) ile...
Cenevre’de İran temsilcileriyle Amerikalılar arasında görüşmeler yapılıyor. İran’da Cumhurbaşkanlığı’na yeni seçilen Hasan Ruhani’nin attığı buketlere Barack Obama’nın karşılık vermesi bu müzakere sürecini başlattı. İran sürecin sonunda ambargonun kalkmasını, ABD de İran’ın nükleer bomba yapmadan durmasını bekliyor...
Herkesin istediği bu değil miydi? Cenevre’yle İran uranyum zenginleştirme işleminden vazgeçtiğini kesin bir biçimde ifade etmiş olacak...
Konuya ilgim, işin gerçekten çok garip bir hal almasından...
Hadi İsrail’in tedirgin olmasını anladım, ama rahatsızlığını gizleyemeyen bir devlet daha var: Fransa... Cumhurbaşkanı Françoise Hollande da Cenevre’de iki ülke arasında kotarılmaya çalışılan anlaşmadan olağanüstü rahatsız. Bu hafta sonu Hollande Tel Aviv’e gidip Benjamin Netanyahu’yla konuyu görüşecek...
O zamana kadar süreci baltalamak için elinden geleni yapıyor Fransa...
Ruhani’nin başını çektiği “Anlaşalım, üzerimizdeki ambargo kalksın” cephesi İran’daki sertlik yanlıları tarafından kıyasıya eleştiriliyor. “Körün istediği bir göz, siz tutmuş iki göz birden bağışlıyorsunuz” anlamına gelen, istenmeden karşı tarafa taviz verme suçlamaları gırla gidiyor... Orada da, ‘süreç daha ileri gitmesin, baştan baltalansın’ isteyenler, sayıca az olsalar bile, sesleri gür çıkan bir kesim...
Dini lider Ali Hamaney ağırlığını Ruhani’den yana koymuş gibi...
Bu arka-planı hatırlattıktan sonra Debka’nın yayınlarına geçebiliriz: “İran’ın nükleer programı üzerine Cenevre’de yapılan iki günlük müzakerelerden İsrail’in çıkardığı en acıtıcı ders, İsrail’in güvenliğini garanti etmiş olan Başkan Barack Obama’nın, Tahran ile elele, İran’ı nükleer silâhlara kavuşturma yolunda uygun adım ilerlemesidir.”
Nereden çıkarmış bu sonucu? Obama’nın NBC kanalına yaptığı açıklamadan. Onu da okuyalım: “Birkaç aşamalı bir anlaşma ihtimali var” demiş Obama... “İlk aşamada İran nükleer programını ileriye taşımayı durduracak. Buna karşılık biz yaptırımların esasını koruyup mütevazı bir rahatlama teklif ediyoruz. Daha büyük konuları çözmeye çalışacağımız önümüzdeki altı ay boyunca anlaşmadan geri adım atar veya nükleer silâh yapmayacaklarına dair garanti vermezlerse durumu yeniden görüşeceğiz.”
Debka buna ateş püskürüyor. “İmzalanan anlaşmayla İran otomatik olarak nükleer bir güç haline geliyor” diyor... Bu yolla Suriye, Lübnan ve Irak’ı kontrolü altına alacakmış İran... “İsrail” diyor Debka, “Obama’ya güvenmekle tarihi bir hata yapmış oldu.”
Kötü. Daha da kötü olanı, İsrail’e göre, Suudi Arabistan’ın da ‘nükleer güç’ olma yolunda adımlar atmaya başlaması...
Veliaht Prens Salman, aynı zamanda başbakan yardımcısı ve savunma bakanıymış da, yılın ilk günü İslamabad’a gidip Pakistanlı yetkililerle ‘nükleer silâh’ yapmaları konusunu görüşmüş... Debka, “Milyarlarca dolar el değiştirdi ve o silâhlar yapıldı, istendiği anda Riyad’a gönderilmek üzere hazır tutuluyor” diyor... İsrail askeri istihbaratının eski başkanı Amos Yadlin, “İran nükleer güç olduğu anda Suudiler bir ay bile beklemez; zaten parasını ödedikleri bombalarını almak üzere Pakistan’a giderler...” demiş...
Türkiye bu denklemin neresinde? Debka’ya göre tam göbeğinde... İki ülke dışişleri bakanları Ankara’da gizlice anlaşmışlar...
İyi de, Obama, daha doğrusu ABD, İsrail’e ihanet eder mi?
Bu yayınların amacı ne?