İstanbul'dan Selim Karamemişoğlu yazıyor: '14 Mayıs' günü yaklaştıkça özellikle muhalefet cebhesi, insanın güneş doğarken ve batarken ki kendi gölgesine bakıp, ne kadar büyük olduğunun vehmine kapılması misali, kendi çaba ve para güçleriyle ve sosyal medyadaki propaganda furyasıyla oluşturdukları uzzun gölgelerinin gün batımına aid olduğunu gizlemeye çalışıyorlar ve 'Geliyoruz..' filân diyorlar da, halkımız bu propagandalara kanacak mı? Sanmıyorum.. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun, hele de ' 300 milyar dolar temiz para getirdim..' şeklindeki tuhaf iddiası yok mu? Sizin 1 ay önce, 15 Mart günlü ve (IMF'nin 'Yerli Cotarelli'liğine soyunanlara, 'Hoş Geliş'ler olmaya!) başlıklı makalenizi hatırladım.. Siz önceden fark etmişsiniz. Bu gibi 'erken uyarı' hizmeti gören makaleler için teşekkürler.
C. Başkanı olmak isteyen bu kişi, ya 300 milyar doların ne demek olduğunu ya da sayı saymayı bilmiyor olmalı ki, bu lafı edebiliyor TV. ekranlarından yayınlanan propaganda reklamlarında..
Bu kişi, '300 milyar dolar getirdim..' deyince, halk kitlelerinin derhal kendisine koşacağını sanıyor olmalı.. Ama aklı başında olanlar biliyorlar ki, Erdoğan işbaşına gelince Türkiye'nin yıllık ihracat geliri sadece 32 milyar dolar idi, şimdilerde bunca çabalardan sonra ancak 265 milyar dolar'a erişildi.. Kılıçdaroğlu ise, bir çırpıda 300 milyar dolar' getirdiğinden söz ediyor!!! Zavallı kendisini komik duruma düşürdüğünün farkında değil.. Kemal Efendi, bırak 300 milyar dolar'ı, Dünya Bankası 1999 –Marmara Depremi'nden sonra Deprem bölgelerine harcanmak üzere, Türkiye'ye 550 milyon dolar yardım etmişti de, o çok sevdiğin Ecevit, o parayı deprem bölgelerine harcamadığını ve memur maaşlarını ödemede kullandığını açıklamak zorunda kalmıştı.. Demek ki senin, üstelik de SGK Genel Md.lüğü yaptığın dönemde ülkenin hangi durumda olduğundan bile haberin yokmuş.. Şimdi aynı gerçeklerden uzak halinde, halkı avanak yerine koyup, onları '300 milyar dolar' yeşilini 'yeşil ot' gibi göstererek kandırılan bazı yaratıkların yerine koyduğunu anlatıyorsun.. Öyle bir halkın reyiyle kimlere başkanlık yapacağını da göstermek istiyorsun.. Bu yalana inanacak kadar saf, hiç bir şeyden bilmeyen kimselerden oluşan bir seçmen kitlesi mi sanıyorsun milleti, yazık..
Bu okuyucunun değerlendirmesine ekleyecek bir söz bulamıyor insan..
İstanbul'dan Cemal Aydın yazıyor: 'Muhalefet'i destekleyen medya organlarına bakılırsa, ülkede sadece pahalılık ve açlık var.. Halkımız bu yanıltıcı yayınlarla halkı kandırabilirler mi? KK, tam bir ibl... demekten kendimi alamıyorum. Geçenlerde, utanmadan hitab ettiği kitlelere, 'İnsan 20 sene iktidarda kalır da, bir tane fabrika olsun açmaz mı?' Onun propaganda borazanlarından T. Özkan isimli m.vekili de, 'Marmaray'ı Ecevit yaptı!' dememiş miydi? Bütün bu yalanları söyleyebiliyorlar.. Taraftarları iyice şizofrenileştiriyorlar ve taraftarları da uyanamıyorlar.. Bu şizofrenileştirme niteleyişim, inanınız ki abartılı bir ifade değil.. KK, dışardan yüzlerce milyar dolarlık temiz para getireceğinden o kadar ümidli ki, onu âdetâ getirmiş, elindeymiş gibi anlatabiliyor.. Taraftarları da MFN'nin faizsiz olarak zırnık bile vermeyeceğini akledemiyorlar.. Haçlı sürülerinin yardım yapacak olsalar bile ülkenin kanını emmek için yapacaklarını akledemiyorlar, nasıl oluyorsa, 'kapitalist dünyadan temiz paralar' getirdiğinden, getireceğinden dem vuruyor. CHP'li arkadaşlar şimdilerde, 'bizim motor' filan yapamadığımızı' öylesine gerçekmiş gibi anlatıyorlar ki, muhatablarını 'ebleh' yerine koyuyorlar. Bu taife değil miydi Keban Barajı yapılırken, 'Oradan üretilecek elektriği ne yapacağız, tarlalara mı ekeceğiz?' diyenler veya Bolu Tüneli'ni bile yıllarca yapamayanlar da bunlar değil miydi? Bu örnekleri saymakla bitmez..
Şimdi İHA'lar da, SİHA'lar da, insansız savaş uçakları da, savaş gemileri de yapılır ve dünyada dostlar hayranlıkla, emperial dünyanın patronları ve müttefikleri de şaşkınlıkla izlerken, bu muhalefet her şeyi yalan diye anlatıyorlar.. Ey halkım, yutacak mıyız bütün bu yalanları?
-Evet, Cemal Aydın Bey'in yazdıklarını bu kadar özetleyebildim.
Almanya'dan Ahmed İskeçeli isimli okuyucumuz da şunları yazmış: 'Her devletin içinde bir takım muhalefet odakları vardır ve bunlar iktidara gelmek için çırpınırlar. Ancak bunu yaparken muhalif unsurlar, ülkenin itibarını ve hattâ iktidar kadrolarını bile sadece içerde tartışırlar.. Ama dış siyasetiyle ilgili konularda konuşmaları gerekirse, o ülkenin dış siyasetine zarar verecek açıklamalar ve hele dış ülkeleri suçlamalar, iç siyaset malzemesi yapıldığında o gibi kimseler, hemen frene basar..
Ama bakıyorum, içerdeki muhalefet ittifakına katılan Karamollaoğlu, İran'ın Ankara'daki büyükelçisiyle bir iftarda buluşmuşlar.. İran B.Elçisi, 'Türkiye'nin Suriye'den çekilmesini isteyen Kılıçdaroğlu'nun yanında yer aldığı için Karamollaoğlu'nu kutlamış.' O da, bulunduğu ittifak içinde olmaktan mesrûr olduğunu ifade eden sözler söylemiş..
Onu da geçelim..
Hattâ Rusya'nın ermeni asıllı siyasetçisi S. Bagdasanov da, Türkiye'nin yaşadığı büyük deprem felâketinden sonra ajanslara düşen bir beyanatında, 'Türkiye güç durumdayken, bizim olan İstanbul'u alalım.. Erdoğan'a karşı Muhalefeti destekleyelim.. Güney Kafkasya'dan kovalım..' demişti de, Rus makamlarından ona hiç bir itiraz gelmedi..
Şimdi de bir Yunan TV kanalında 13 Nisan günü, Yunanistan'ın Blue Sky televizyonu spikeri İoannis Theodoratos, 'Erdoğan'ın bu seçimde bir kez daha kazanmaması gerektiğini' söyleyip, 'Önümüzdeki 10 yıl boyunca da Erdoğan'ın iktidarda kalması nahoş sürprizler getirebilir, bu sebeple Erdoğan'a darbe vurulmalı..' demiş..
İoannis Theodoratos isimli bu spiker, daha önce yaptığı yayınlarda da Türkiye'nin attığı başarılı savunma adımlarından rahatsız olduğunu, Erdoğan'ın seçim sonrası savunma alanında projeler geliştirmeye devam edeceğini belirtip, "Kılıçdaroğlu kazanırsa savaş uçağı almamıza bile gerek kalmayacak" demişti.
Benim merak ettiğim husus, deprem dolayısıyla Türkiye'ye sıcak mesajlar veren ve Dışişleri ve Savunma Bakanlarını Türkiye'ye gönderen Miçotakis, kendi ülkesindeki bir yayıncının böyle laflar söylemesine seyirci kalıyor olabilir ve bu da not edilmelidir elbette.. Ama asıl itiraz sesini yükseltecek olanlar, Türkiye iç siyasetinden ve muhalefet partilerinden olmalı değil miydi? Sanki bu düşmanlık ilâmlarını duymamışlar gibi, sessizliğe gömüldüler.. Yani, 'Erdoğan'ı iç siyasette yenemeyeceğimizi anladık, dışardan meded umuyoruz..' dercesine bu yayınlardan âdeta mest olmuşçasına, daha bir sessizliğe gömüldüler.. Evet, içerden ve dışardan, Erdoğan'a karşı bir şerr ve şeytan İttifakı oluşmuş vaziyette.. Bizim sorumluluğumuz da buna göre, daha bir ağır..
-Evet dikkatli okuyucular, hem Batı Avrupa ülkelerinde milyonlar halinde olan vatandaşlarımızdan, hem de içeriden teyakkuz hallerini seçimin son ânına ve hattâ sonraki gelişmelere kadar sürdürmeleri gerekiyor.. Bu hepimizin vazifesi..
Trabzon'dan Tâhir Yel isimli okuyucu, 'Seçimlerle ilgili yığınla tahminler yapılıyor. Niye siz de bir tahmin yapmıyorsunuz?' diye soruyor..
-Tâhir Bey kardeşim, tahminleri yapanlar robot değil.. Herkes tahminleriyle, gerçekte kendi tercihlerini ortaya koyuyorlar. Ama tercihlerini açıkça belirtmek istemiyorlar, 'Tarafsızlık görüntüsü altında bir tahmin yapıyormuş gibi gözükerek', etki alanlarını genişletebileceklerin sanıyorlar. Bu satırların sahibi tahminde bulunmuyor, tercihini açıkça belirtiyor.. Sadece şu kadarını da ekleyeyim ki, seçimde kazanan veya kaybeden taraf kim olursa olsun, kıl payı kazanmanın ülkede büyük sosyal sıkıntılar ortaya çıkarabileceğini düşünerek, kazanan ve kaybeden tarafın, kesinlikle ve en azından 5-6 puan ileride veya geride kalmasını daha sağlıklı bulurum. Muhalefet, hedefine varmak için her yolu ve aracı mübah gördüğünden, bu konuda ahlâklı ve âdil insanların daha bir dikkatli olması gerekiyor..