Genç kardeşlerimizle bir araya geldiğimizde en sık konuştuğumuz mevzuların başında okuma yolculuğu ile ilgili maceralarımız geliyor. Macera kelimesini bilinçli olarak kullandım. Zira bizde okuma ya yukarıdan aşağı dikte edilmiş haliyle disipliner çeperli bir öğretidir... Veya başıboşluğa terk edilmiş bir sorumsuzluk eseri halindedir ki bir ucu oburca ve önüne geleni okumakla diğer ucuysa neredeyse gözleri kapalı gezmeye denk bir lakaytlıkla gider...
Ortası yoktur anlayacağınız...
Bununla birlikte dost meclisleri, arkadaş toplulukları, ortak zevk ve merakların bir araya getirdiği kimselerin oluşturduğu mahfiller, elbette müşterek okuma eğilimleri için ideal birikim imkanları sunarlar... Cahit Sıtkı Tarancı ile Ziya Osman Saba’nın öğrencilik günlerinde hafta sonları birlikte çıktıkları Galatasaray gezintileri, kitapçı dükkanlarını büyük bir heyecanla gezmeleri, şiir çevirilerinin peşinde kalp çarpıntılarıyla dolanmaları... Bu iki şairi, bu iki sıra arkadaşını, bu iki mektupdaşı, sırdaşı, aynı zamanda kelime kardeşi de eylemiş gibidir... Çünkü onlar, aynı kitapları, benzer aşklarla okumuş iki yoldaştır...
Arkadaşların kütüphaneleri birbirine benzer mi? Elbette. Rasim Özdenören’in kütüphanesi ile Nuri Pakdil’in kütüphanelerinin birbirine benzemesi ve aynı zamanda hiç benzememesi örneğinde olduğu gibi.
Fuzuli’nin iddiasına bakılırsa, sevgililerin kütüphaneleri de birbirine benzermiş. Tabii bu bir eski zaman masalı olsa gerektir. Zira günümüzde; arkadaşlık heyecanları, teneffüs edilen ortak havalar veya aşk gibi mevzulardan çok kültür endüstrisine has trend çarklarıdır kütüphanelerin istif düzenlerine karar veren hakemler... Algı mühendisliği ve reklamlar, reyting ve algoritma hesapları tıpkı politika ve medyada olduğu gibi kültür dünyasına da hakimdir.
Bu yüzden bugün için hala “ne okuyalım, nasıl bir okuma yolu izleyelim” sorusu kurcalayabiliyorsa bizleri... Özellikle gençlerimizi... Umudu yitirmemek için hala geçerli bir sebebimiz var demektir. Demek ki göklerden inen ilk emir ‘oku’mak, hala baş tacıdır bizlere... Demek ki arkadaşlık hala ölmemiştir... Demek ki sevmek hala mümkündür, güvenmek, inanmak, ümit etmek halen mümkündür diye genişletebiliriz bu sualin sınırlarını...
Genç arkadaşlarıma başlangıç mahiyetinde bir okuma listesi hazırladım ben de... Bir kısmıyla sırrımı açmak gibi belki. Çünkü her seçki, sizi ele veren hususi özellikleri taşır. Ama özde öğretmenlik, annelik olunca, hususi olana da pek imkan tanımıyor zaten hayat... Paylaşmak vacip oluyor. Kitabı, sevgiyi, yolları paylaşmak umuda dönüşüyor... Rotanız açık olsun arkadaşlar...
- “Tarihe Tanıklığım”. Ali İzzet Begoviç.
- “İlahi Mesajlar Toprağı Filistin”. Roger Garaudy.
- “Matbuat Alemindeki Hayatım İstiklal Mahkemesi Hatıraları”. Tahirül Mevlevi
- “Ali Ulvi Kurucu ile Hatıralar”. Ertuğrul Düzdağ.
- “MalcolmX”. Prof. Recep Şentürk
- “Yassıada ve Kayseri Günlükleri”. Tevfik İleri.
- “Bilgi ve Kutsal”. Seyyid Hüseyin Nasr.
- “İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi”. Nakıb el Attas.
- “İradenin Davası”. Nurettin Topçu.
- “İslamın Güleryüzü”. Eva de Vitray Meyerovitch.