Filistin ve Kudüs davası, ümmet için tali bir mesele değildir, asli davamız ve vazifemizdir. Millet ve devlet olarak da her zaman böyle olacaktır.
Bugünlerde yaşanan gelişmeler de bunun en büyük göstergesi.
Son peygamberin kendisinden önceki peygamberler ile Aksâ'da buluşup onlara imamlık yapmış olması dini önderliğin, İsrailoğullarından ve Hristiyanlardan alınıp İslam ümmetine verildiğinin tescilidir.
Bu yüzden Yahudiler egemenliklerini kaybettiklerini fark etmiş ve bunu kabul etmeyerek İslam'a ve Müslümanlara zulüm etmeye başlamışlardır. Kudüs için yitirilen canların, harcanan hazinelerin haddi hesabı yoktur.
Kudüs, Hz. Ömer tarafından fethedildikten sonra da merkezdeki yerini korumuştur. Onun uğruna düzenlenen Haçlı Seferleri'nde milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir.
Selahaddin-i Eyyubi onun derdinden gülmeyi kendine haram kılmıştır.
Sultan Abdülhamid, Filistin toprakları için kendisine teklif edilen hazineleri elinin tersiyle geri çevirmiştir.
Bugün Siyonizm işgali altında olan Filistin ve Kudüs hala hayatımızın merkezindedir. Gönüller Kudüs aşkıyla yanmakta, sineler orada yaşanan zulümler sebebiyle kanlı gözyaşları dökmektedir.
Mahmud Abbas birkaç gündür resmi ziyaret için ülkemizde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte basına yaptıkları açıklamada Erdoğan yine gönüllerimize su serpen önemli açıklamalarda bulundu.
Sonrasında Abbas ve Hamas üyesi Haniye ile bir araya gelindi ve dünyaya "birlik" fotoğrafı sunuldu.
Filistin hassasiyetini sahiplenmiş bununla ilgili de sosyolojik tabloda ciddi duyarlılıklar oluşturmuş bir kadroyuz, nesiliz biz.
Emperyalizmin kucağımıza bıraktığı ayrışma bombasının patlama etkisi İslam coğrafyasını etkilemiş durumda. Kapitalizmin albenili yüzünü sunarak vazifemiz olmayan her türlü boş işle meşgul olmamızı sağladılar. Bu yüzden şu an elimizde koskocaman bir zafiyet ve güçsüzlük var. Bir de hızla dijitalleşen dünyada çocuklarımızın bu idrakten yoksun kaldığını düşünürsek...
Erdoğan'ın Kudüs hassasiyetini dünya biliyor. "Kudüs kırmızı çizgimizdir." sözlerini dünyaya duyurdu. Ancak gözlerimiz hep somut bir/birkaç adım aradı.
Birkaç sene önce bir üniversite hocasının söylediklerini hatırladım.
Hocanın, "Çocuklarımıza; Kudüs, Mescid-i Aksâ ve Filistin temalı eğitimler verilmeli. Bildiğim kadarıyla MEB müfredatında herhangi bir metin yok. Yeni bir müfredat kurgulanarak ilkokul, ortaokul ve lisede farklı branşlarda ayrı ayrı temalar işlenmeli." sözlerine istinaden, "Hocam kesin bir bilgi midir, gerçekten müfredatımızda yok mudur, teyide ihtiyaç var mıdır?" diye sormuştum. "İhtiyaç olabilir elbette!" cevabını aldığım için sıcak gündemlerim arasından çıkmıştı.
Abbas ve Haniye buluşması sonrası Erdoğan'ın "Bağımsız Filistin..." sözleri heyecanımı diriltmeye yetti bile.
MEB'de bir dostuma ulaştım ve hocanın söylediklerini teyit amaçlı sordum. Bilgi kısmen geçerli. 2022 eğitim sezonu başlangıcına kadar gerçekten müfredatta işlenmiş bir tema yokmuş. Sezon başında 9. ve 10. sınıf müfredatında tarih branşına yüzeysel şekilde konulmuş.
Lakin yeni dönemde bütün sınıf müfredatlarına eklenmek üzere şu anda hummalı bir çalışma yapılıyormuş. Bu bilgi beni daha da heyecanlandırdı.
Biz de öneride bulunabiliriz/bulunmalıyız diye düşündüm.
Bu topraklar kültürel zenginlikleri ihtiva ettiği gibi Arap İslam medeniyetinin, Mısır, Fenike, Asur, Babil ve Pers medeniyetlerinin de doğduğu topraklardır.
Aksâ'yla alakalı en az on farklı branşta, farklı açılardan metinler olabilir. Coğrafya, edebiyat, Türkçe, sanat tarihi, İslam tarihi, güzel sanatlar...
Kudüs'ün etkisini ve önemini içselleştirmemiz gerekiyor ki kimliğimizi yani davamızı yaşayabilelim.
Hz. İsa'nın bütün havarileriyle buluşup istişare ettiği, annesi Hz. Meryem ile dertleştiği 3 bin yıllık zeytin ağaçlarının gölgelediği Mescid-i Aksâ...
Davud a.s'ın mezarının olduğu "eski şehir", Hz. İsa'nın son akşam yemeğini yediği yer. Yani Da Vinci'nin son akşam yemeği tablosunun akıllarımıza geldiği şehir...
M. Akif İnan'ın "Mescid-i Aksâ'yı gördüm düşümde" şiiri, Nuri Pakdil'in "Bir anne bir Kudüs doğurur" şiiri edebiyat ve Türkçe branşlarının bu konudaki motifleridir.
Hz. Ömer'in fethi, Selahaddin-i Eyyubi'nin fethi tarih ve İslam tarihi alanlarının konularıdır.
Aksâ'nın tarihi ve dar sokakları, Çile güzergahı üzerindeki sanatsal işlemeler, Kanuni döneminde inşa edilmiş surlar vb. mimari ayrıntılar sanat tarihi kokar.
Lut Gölü ve Hz. İsa'nın dağları coğrafyada yer bulur.
Sosyal bilgiler ve değerler eğitimi branşlarına girebilecek onlarca tema vardır.
Her ne kadar Yahudilerin hurafe rivayetlerinden olsa da kıyamet savaşının yapılacağı yani Armageddon vadisi olarak kabul edilen şehirdir Kudüs.
Acaba Armagedon, Resulullah'ın sözünü ettiği büyük Müslüman ve Yahudi savaşı olabilir mi?
Kudüs kubbeler şehridir, taşların konuşturulduğu şehirdir.
Orada Davud'un yıldızı haçla, haç hilalle, hilal yıldızla muaşaka yapmaktadır. Şimdi egemen olan Davud yıldızının elimizden çıkma süreci yakın tarih konusu olarak işlenmelidir.
Bir fotoğrafçı fotoğraf çekerek, bir sinemacı film gözüyle bu şehirden ilham alır.
Bir romancı ilham alır ve yazar.
Bir öykücü, buranın öyküsünden ilham alır.
Bir tarihçi tarihini yazarak ilhamını alır.
Bir ilahiyatçı ilahi yönden burayı inceleyerek ilham alır.
Bir tefsirci 'Hutta Kapısı'nı görerek ilgili ayeti anlar.
Her branş öyle veya böyle buradan ilham alacaktır.
Hülasa, Kudüs ve Mescid-i Aksâ tek bir branşın konusu değildir.
Bu kadim davamızın gelecek nesillere aktarılması noktasında MEB tarafından yapılacak çalışma çok büyük önem arz etmektedir.
Bu tarihi fırsatın en güzel şekilde değerlendirilmesi dilek ve temennileriyle...