Yine okullar. Yurt dışındaki Cemaat okulları yani. Ya da “Türk okulları.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika gezisi başlangıcında “Gittiğimiz ülkelerde kapatılmalarını isteyeceğiz” sözleriyle yeniden gündemde.
Rusya’dan Afrika’ya, Amerika’ya bu okulları ziyaret ettim. Özal’dan Demirel’e, Gül’e, Davutoğlu’na kadar pek çok devlet adamının da hem bu okulları ziyaret ettiği, üstelik ilgili devlet yöneticilerine bu okullara yönelik olumlu referans bildirdikleri biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da daha 2013’te, bu okullarda yetişen öğrencilerin katıldığı Türkçe Olimpiyatlarının finalinde konuşma yaptığı da biliniyor.
Ne oldu da kapatılma noktasına gelindi.
Tabii olan içerde oldu, dışarıya da tsunamisi yöneldi.
Danimarka gezisinde Cumhurbaşkanı Gül “Bundan sonra okullara o ülkelerde de başka türlü bakılacak” demişti.
Bunu yazıp duruyorum.
Bugün gazetesinden ayrıldığım günden bir önceki günkü yazımda “Dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir yönetim altında böyle devlet içinde devlet niteliği arz eden bir yapıya göz yumulmaz” diye yazmıştım. “CHP iktidar olsa böyle bir yapıya göz yumar mı” diye sormuştum.
Camia başından beri eğitim alanına yatırım yapıyor, ilgilendiği insanlara sıkı bir cemaat bağlılığı telkin ediyor ve eğitim dönemi bittikten ve söz konusu kişiler herhangi bir yerde (tabii ki devlet bünyesinde) sorumlu hale geldikten sonra da o sıkı ilişkiyi sürdürmeyi amaçlıyor. Bunda, “çekirdekten yetiştirme” yöntemi sonucu önemli ölçüde başarılı da oluyor.
Türkiye’de yaşanan olay, bu yapının Ak Parti iktidarları döneminde devlet bünyesinde elde ettiği yetkileri, “Cemaat politikaları” istikametinde ve kendilerini o makamlara getirenlere karşı kullanmaya başlamalarıyla ilgilidir.
Görüntü şudur:
İnsana yatırım yapmışsınız.
Ülke size insana yaptığınız yatırım için destek vermiş.
Sonunda siz, yatırım yaptığınız insanı, ülkenin genel çıkarları için değil, kendi politikalarınız için kullanmışsınız.
Üstelik üç dönemdir halkın desteği ile iktidar olan bir yapıyı yıkmaya tevessül edecek cür’etle.
Camia, böyle bir savaşta iç-dış ittifaklar yapıyor. Bu ittifaka katılan insan-parti-devlet-odak bulmakta da zorlanmıyor.
Ama Camia bunda ne kadar başarılı olursa olsun, “Paralel yapı” görüntüsünü ortadan kaldıramıyor, üstelik daha da perçinlenmesini temin ediyor.
Olaya, Ak Parti iktidarının böyle bakması, düşmanlığın doğrudan ona yöneltilmiş olmasından kaynaklanıyor, diye düşünülebilir, ama, acaba Camia’nın ittifak yaptığı çevreler nasıl bakacaktır olaya?
O çevrelerin Ak Parti ve Türkiye ile görülecek hesapları açısından Camia ile ittifak ayrı bir anlam taşır, Camia’nın kendi ülkesinin iktidarı ile savaşacak güce-cür’ete ulaşmış olması ayrı bir anlam taşır.
Diyorum ki:
Amerika böyle bir yapıya izin verir mi?
Mesela Camia’nın Amerika’da işlettiği okulların, böyle bir insan malzemesi oluşturmasına Amerika razı olur mu? İsrail buna izin verir mi?
CHP, MHP, BBP, SP her kim olursa olsun onların iktidarı buna müsaade eder mi?
13 Nisan tarihli yazımda şunları
yazmışım:
“Hangi ülke, böyle, “insana yatırım” gibi masum görünümlü bir yapının yarın kendi ülkesinde de “paralel yapı” oluşturmasını kabul eder? Sizin, eğitim ortamınıza giren insana, nasıl bir kişilik formatı verdiğinize bakmaz mı? Nasıl olup da, bu insanların, devlet içinde ayrı hiyerarşik ilişki içine girebildiğini sorgulamaz mı? “Ya benim ülkemde ellerine teslim ettiğim çocuklarımın zihni de abluka altına alınırsa...” diye bir kaygı içine girmez mi?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika’da bu okullar gündeme geldiğinde ne diyordur, bir düşünelim:
- Bizde bunu yaptılar, sizde de elitlere oynuyorlar, benzeri olabilir.
Böyle bir söz, o ülkelerin riski görmeleri için yeterlidir.
Başlığa “Dramatik durum” ifadesini koydum.
Çünkü geçmişte yazdığım yazılarda bu okulların “geleceğe Türkiye sempatisi tohumu ekmek” gibi bir misyonu bulunduğunu ifade ettim. “Her çocuk, kendi ülkesini yüceltme gayesini taşıyacak ama Türkiye’yi de sevecekti.”
Bu, devletin de tavrı idi.
Gelinen nokta için de şöyle yazdım: “Camia, Türkiye’de girdiği savaş söylemi ile kendi eliyle okulların üzerine böyle bir gölge düşürdü. Bundan sonra okulların her ülkede “gözaltında” olacağı muhakkak. Başından beri “Bu savaş dilini taşıtmayın masum insanlara” diye seslenip duruyorum. Ama medyadaki savaş dilinin gözü hiçbir şeyi görmüyor. Yazık. Şunu söyleyeyim: Hükümete kızmayın, kendinize kızın.”