Fransa’da OHAL ilanı öncesinde de, özellikle turistlerin yoğun olduğu aylarda yollarda, metrolarda sivil güvenlik görevlileri son derece yoğun denetimler yapardı. Sarkozy döneminde banliyö olayları olarak anılan tedhiş eylemleri sonrasında ise yollarda kalabalık gruplar halinde gezen tam donanımlı özel kuvvetleri görmek mümkündü.
Paris’te dondurmasını yiyerek Eyfel Kulesi’ni seyreden turistlerin yanından beşerli askerlerin geçmesi, bizler gibi defalarca darbe ortamı görmüş kişilerin canını acıtırken, darbe kavramını unutmuş toplumlar açısından bu durum fazla şaşırtıcı bulunmamıştı. Görüntü, durumun normal olmadığına işaret ediyordu, ama kamuoyu bu normal olmayan durumu, insanların güvenliğini sağlayan “devlet” konumuna getirerek güven ortamına taşımayı başarmıştı.
Dolayısıyla Fransa, önce kamuoyunu hazırlamış, sonra tam tekmil polisi alana göndermişti.
Ancak alınan tüm önlemlere rağmen, Fransa terör saldırılarına uğramaktan kurtulamadı.
Terörün yönlendirici etkisi
Kasım 2015’de OHAL ilan edilmesinin ardından ülkedeki terör saldırıları sonlanmadı. Çok sayıda saldırı engellenmiş olmakla birlikte, DEAŞ epeyce de eylem gerçekleştirdi. Sınır güvenliğini artıran, iç denetimleri sıkılaştıran, sokaklara daha fazla güvenlik görevlisi yerleştiren Fransa, bu koşulların sorumluluğunu diğer birçok Avrupa ülkesi gibi Suriyeli göçmenlere bağlamadı.
Eylemleri gerçekleştirenlerin neredeyse tümü Fransız vatandaşı olduğundan, terörle mücadele meselesi özgürlük-güvenlik çelişkisinin tam ortasına yerleşti; nasıl oluyor da Fransa yurttaşı olmuş, en az üç kuşaktır bu ülkede yaşayan gençlerin DEAŞ üyesi haline geldikleri tartışılıp durdu.
Yurttaş olmak, sistemin içinde “öteki” olarak yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla Fransa meseleyi uzun uzun tartışmış olsa da, aslında “yabancı” kökenden gelenler bu duruma neyin yol açtığını iki cümleyle özetlerlerdi.
Fransa, terör saldırılarının travması ve OHAL ortamında seçimlere gitti. Seçim sürecinde de, sonrasında da OHAL’in kaldırılması en temel tartışma konularından birisi oldu.
OHAL’den başka hale geçiş arayışı
Fransa Başbakanı Kasım 2017’de OHAL’i kaldırmayı planladıklarını açıkladı. Bu, güvenlik açısından tehlikenin geçtiğini ima eder; ancak tehlike geçmemiş ki açıklamayla eş zamanlı olarak bir eylem daha yaşandı.
Demek ki OHAL’in ne zaman kaldıracağını önceden açıklamak, terör eylemine davetiye anlamına geliyor. Zira zaten terörizm, ülkenin normal düzende yaşamaması için yapılıyor.
Ancak bu son saldırının diğerlerinden önemli bir farkı bulunuyor. Bu kez saldırı askerlere yapılmış durumda. Daha önceleri hedefine sivilleri koyan örgüt, bu eylemiyle bundan sonra güvenlik güçlerine yönelebileceğine işaret etti.
Bunun üzerine hükümet, OHAL’in kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak yeni bir “terörle mücadele yasası”na ihtiyaç olduğunu açıkladı.
Biz biliyoruz ki, terörle mücadelede kanunların değiştirilmesiyle sonuç almak kolay değil. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Fransız hükümeti mevcut terörle mücadele yasasının güvenlik birimlerinin elini bağladığını düşünüyor. Mevcut yasa özgürlük ve bireysel haklara, güvenlik meselesinden daha fazla alan açan bir içeriğe sahip. Yapılacak değişikliğin daha özgürlükçü olmayacağı da açık. Demek ki Fransa OHAL’den çıkarken, OHAL koşulunu olağan hale getirme arayışında.
Yasada yapılacak değişikliği yakından takip etmek, eğer ülkemizde OHAL’den çıkarken yeni düzenlemeler yapma arayışı varsa değişikliği Fransa ile eş zamanlı hale getirmek uluslararası kamuoyu açısından yararlı olabilir.