Burası Türkiye!
Ha devletten “temel hak ve özgürlükler”ini istemişsin ha mağazadan evine buzdolabı almaya kalkışmışsın hiç fark etmiyor...
Taksit taksit...
Lafı fazla dolandırmadan meramıma geleyim.
Geçen hafta Söz Bitmeden programında konuğum Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’di. En önemli sorularımdan birisi de MEB’in okullara getirdiği kılık kıyafet serbestisini düzenleyen yeni yönetmelikteki “başı açık” ibaresi ve “ne olacak bizim halimiz!”di...
40 dakikalık programa alışan birisi olarak programa birbuçuk saat mühlet verilince sor sor bitmez sanırken süre göz açıp kapayıncaya kadar bitti ve asıl sormam gereken soruyu soramadım.
Ben de soluğu ertesi gün Milli Eğitim Bakanlığı’nın makamında aldım.
***
MEB Bakanı Ömer Dinçer’e “Eğitimle alakalı devrim niteliğinde değişimlere imza atarken bizler kılık kıyafet serbestisini düzenleyen yönetmeliği yetersiz bulurken siz bir de yeni yönetmelikte ‘başı açık’ ibaresiyle başörtülü kadınların önüne hepten takoz koymadınız mı” tarzında bir soru yönelttim...
Ömer Dinçer “Bence gerçekten bize haksızlık yapıyorsunuz. Bu eleştiriyi yapanların maalesef önceki yönetmeliği zahmet edip okumayanlar olduğunu düşünüyorum. Eğer bu eleştiriyi “eski ve yeni” yönetmeliği okuyup karşılaştırarak yapıyorsanız da bu bize yapılmış çok ciddi bir haksızlıktır ve vicdani de ahlaki de değildir.”
- Nasıl yani?
- Bakın “başı açık” ibaresi eski yönetmelikte zaten vardı. Bütün tartışma öğrenciler üzerinden yürürken de yeni yönetmeliğin kazandırdığı avantajlar görmezden gelindi ya da tartışma arasında kaynadı gitti. Bir kere eski yönetmelikte de “başı açık olacak” ibaresi vardı ve kapsamı çok genişti. Birincisi ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerini kapsıyordu. İkincisi öğretmenler bu kapsamın içindeydi. Üçüncüsü idari personel, görevliler ve hizmetliler yine bu kapsama dahildi. Aslında biz “yeni yönetmelik”le bu kapsamı o kadar daralttık ki sadece ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerini kapsama alanı içinde tuttuk. Bu ne demek biliyor musunuz? Üniversite öğrencileri, öğretmenler, hizmetliler, idari görevliler, okul idarecileri yönetmelikte yer alan “başı açık olacak” kapsamına dahil değildir. Şimdi biz bu kadar geniş bir alan bırakmışken “yönetmelik” okunup karşılaştırma yapılmadan kıyamet kopartıldı. Başı açık ibaresi korunmuşsa nasıl korunduğuna bakılmadı maalesef..
Ömer Dinçer’e “Tamamen kalksa ne olurdu” diye sorduğumda ise “Tamamen kalkması MEB’in tasarrufunda olsaydı bunu zaten yapardık” dedi.
***
Yazıyı yazarken aklıma Eğitim Bir Sen Başkan Vekili Ahmet Özer geldi ve telefonda kendisine “yeni yönetmeliği” ve avantajlarını sordum. Özer “Biz Bakan’la görüştüğümüzde yönetmeliği bu şekilde açıklamadı” dedi ve “Bizler yeni çıkarılan ilköğretim ve ortaöğretim yönetmeliğindeki ilgili maddelere baktığımızda yönetmeliğin sadece öğrencilerle sınırlandırılmış olduğunu görüyoruz. Kamuoyu bu yönetmeliğin kapsamından dolayı kılık-kıyafet serbestîsinin sadece öğrencileri içerdiğini anlamıştır. Yönetmelikteki kapsam; “Bu yönetmelik ilköğretim ve ortaöğretimdeki bütün kılık-kıyafeti kapsar” şeklinde olsaydı, yönetmeliğin kapsamı içerisine hem çalışanlar hem de öğrenciler dâhil edilmiş olacaktı. Fakat yönetmeliğin altındaki diğer maddelerde kılık-kıyafet serbesttir ibaresi de yukarıdaki kapsamdan dolayı sadece öğrenciler için anlaşılmıştır” diyor.
Konu şimdilik böyle...
Ömer Dinçer’i oldukça samimi bulduğumu söylemeliyim. Nasıl derler ruh halinden beden dilinden anladığım ise sanki “bizim de elimizden bu geldi şimdilik yarına Allah kerim”di.
Eh ne yapalım. Ben boşuna demiyorum burası Türkiye. Özgürlükler de taksit taksit buzdolabı da taksit taksit...
En umut vaat eden ise Türkiye yeni bir süreçte yavaş yavaş da olsa ilerliyor. Eski statükocu hakları gasp eden yapısından vazgeçiyor. Devlet yavaş yavaş veriyor ve verdikçe “yeter” diyor bizler de verdiklerine “evet ama yetmez” demeye devam edeceğiz..
Taa ki tam özgürleşene kadar...
İyi pazarlar...