Normal öfke duygusunun işlevsel ama kontrolsüz öfkenin önemli sorun olduğu konusunda genel bir uzlaşma var. Bu noktadaki esas soru; “Öfke kontrolünü yapmak ne kadar mümkün?”
Bazıları öfkeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını düşünüyor. Bu yaklaşımın özü “insanın genetik/mizaç ile gelen veya güçlü alışkanlıklarını değiştirmesi neredeyse imkânsız” yaklaşımına dayanıyor. Sloganları da şu: “İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” Özellikle eşlerinin uzun süreli öfkesine maruz kalanlar böyle düşünme eğiliminde.
Diğer uçta düşünenler ise Polyanna kadar iyimser. Her türlü davranışın sosyal şartlarla öğrenildiğini, öfkenin de bir sosyal öğrenme sonucunda oluştuğunu düşünüyorlar. Bu sebeple de yeni bir davranış şeklinin öğrenilebileceğini savunuyorlar. Bazı öfkeli kişiler bu eğilimdeler. Hem öfkelerinin sorun olmadığını düşünme eğilimindeler hem de isterlerse kolayca kontrol edebileceğini düşünüyorlar. Bu görüşe yakın diğer bir grup ise öfkenin kolayca kontrol edilebileceği fikri işlerine gelen eğitim pazarlamacıları.
Galiba en iyi yaklaşım daha dengeli olanı. Kontrolsüz öfkeyi yönetmek biyolojik doğasından ve yerleşik olmasından dolayı çok kolay değil ama beyin biyolojik olarak değişebilir. Yeni öğrenmeler ile beyin nöroplastisite dediğimiz mekanizmalarla değişebilir. Üstelik insanların ağırlıklı ekseriyeti öfkelerini kontrol edebiliyor. Yani öfkeyi kontrol etmek kolay değil ama mümkün.
***
Öfkenin düşünmeyi devre dışı bırakan biyolojisi: Normalde öfke kişinin kendisini savunması için var. Bu sebeple de, en tipik örneğinde, çok hızlı açığa çıkıyor. Acil ve duygusal tarafı olan bir yeni durumda beynin amigdala adlı bölgesi gelen bilgiyi beynin mantıksal bilgi işlem sürecini yapan beynin ön bölgesine göndermeksizin refleks cevap verebiliyor. Bu normalde adaptif bir davranış. Süratle refleks tepki vermemizi sağlıyor. Bu durumun maliyeti ise “düşünmeden hareket etmek”. İşte aşırı öfke beynin karar veren ön bölgesinin devre dışı kalmasına ve düşünmeden hareket etmeye sebep oluyor.
Öfke kontrol eğitimlerinin amacı: Öfke kontrol eğitimleri ise “düşünerek hareket etmeyi “sağlamaya çalışıyor. Yani biyolojik olarak söylersek, insan ilişkilerinde amigdala ile beynin ön bölgesinin bağlantı halinde kalması amaçlanıyor. Bu sayede düşünmeden hareket etme engellenmiş oluyor.
Örneğin öfke tetikleyicileri veya öfkelenme sırasındaki düşünce ve beden belirtileri üzerine farkındalık oluşturularak, otomatik işleyiş durdurulmaya çalışılıyor. Gerçekten de ancak farkında vardığımız şeyi kontrol edebiliriz. Böylece refleks davranış önlenip, davranışın bilinçli kontrolü sağlanmış oluyor.
Öfke kontrolünün üç şartı: Kabul, niyet ve beceri: Sonuçta öfkenin biyolojik doğası ve binlerce kez tekrar edilmesi sebebiyle alışkanlık haline gelmesi kontrolünü zorlaştırıyor. Ancak şu üç şart bir araya geldiğinde öfkeyi kontrol etmek mümkün. Birincisi öfkeli olduğunu kabullenmek... Sorun olduğunu kabul etmediğimiz bir şeyi değiştirmek mümkün değil. İkincisi öfkeyi kontrol etmek için niyetlenmek. Bu durum sigara alışkanlığı olan birinin sigarayı bırakma kararı almasına benzer. Üçüncü olarak da beceri kazanmak... Çünkü öfke ancak yeni düşünme ve davranış becerileri kazandığımız zaman kontrol edilebiliyor. Öfke kontrolü eğitimleri de tam bu beceriyi kazandırmaya çalışıyor.