Halkın partisi olduğunu iddia ediyor ve adını da “Halk” Partisi koymuş ama CHP bana kalırsa halkını sittin senedir tanıyamamış bir parti; bu gidişle daha sittin sene tanıyacağı da yok.
Bakınız, genel başkanları tutmuş diyor ki yeni Başkanlık Binâsı, yâni “Ak Saray” fazla şatafatlıymış, üstelik 1.150 oda da fevkalâde abartılı oluyormuş.
Sittin senedir neden bir türlü seçim kazanamadıkları da bu sözlerden ortaya çıkıyor.
Kardeşim, sen daha hâlâ kendi milletinin Avrupa’daki en gösterişçi ve âlâyiş meraklısı millet olduğunu farkedememiş isen onu yönetmeğe nasıl tâlib olabiliyorsun?
Bir nebze idrâkin olsa derdin ki “Bu ne kepâzelik? 1.150 odacık da neymiş? Koskoca bir devlet başkanını bâri barakada oturtsaydınız! Şu konutun en az 2.000 odalı olması gerekmez miydi? Ayrıca hani bunun bahçesindeki fıskıyeli havuz? Nerede ana portale giden hıyâbandaki çift keçeli mermer heykeller?
Milletle alay eder gibi...
Yuh size!”
Onun yerinde olsam ben daha kimbilir neler söylerdim.
Lâkin bunların içlerinde yok içlerinde...
Pâyitaht tekrar İstanbul’a taşınsa bunların ancak Antalya’daki yaz tâtilinden dönüşde haberleri olur...
Kaldı ki o “Saray”ı oraya sen pazar günü ikindi uykusuna uzandığın sırada dikmediler.
Baksanıza, karar 2008 Yılı’nda alınmış.
Deseyiniz ya o zaman “Lüzum yok; mevcud mekân dar gelirse Sıhhiye taraflarındaki otellerden birkaç oda kirâlarız, olur biter...”
Ama maksad çıkıntılık etmek olunca iş değişiyor tabii...
Latîfe bertaraf, yeni Başkanlık Sarayı bence hiç de fenâ olmamış.
Dikkat buyurulduysa “Başkanlık” Sarayı dedim.
Öyle ya, yakın bir gelecekde, bana göre çok yerinde bir kararla, başkanlık sistemine geçmeyecek miyiz nasıl olsa?
Peki, bu ne demek?
Türkiye artık o Saray’dan yönetilecek. Bakanlıklar hiyerarşide bir mikdar önem kaybedecek demek.
Tıpkı ABD yönetim sisteminde, Fransa’da yâhut Rusya’da olduğu üzere...
Böyle bir durumda Çankaya zâten yetersiz.
Oradan da olur olmasına ama işte öylesine olur.
Yâni Çankaya kalsaydı bile oraya bir sürü ilâveler gerekecekdi.
Çankaya’nın bir nükleer sığınağı dahî yok!
O bakımdan ben diyorum ki Ak Saray iyidir.
Uğurlu olsun!
Bundan sonra bu bağlamda ele alınması gereken bir diğer husus da, çok iyi bir besteciye bir “başkanlık hymnesi” bestelettirmekdir.
Yâni bizim millî hymnemizden “İstiklâl Marşı”ndan ayrı olarak, değişik fonksiyona sâhib bir “törensel ezgi” kasdediyorum.
Bu ciddî bir meseledir ve ihtiyaçdır.
Çünki “iktidar sembolleri” diye bir kavram vardır.
Meselâ bayrak onların başda gelenidir.
“Hymne”ler de öyledir. Lütfen dikkat! “Marşlar” demedim hymneler dedim, zîrâ millî melodilerin gerçi bâzıları marş ritmindedir ama birçoğu da başka ritmlerdedir.
Örneğin bizimki veyâ Fransız millî ezgisi “La Marseillaise” marş ritmindedir ama Alman yâhut İngiliz ulusal melodileri öyle değildir.
Biz, hırpânîliğimiz gereği hepsine marş deyip çıkmışız.
Oysa marş, uygun adım yürümek için düşünülmüş, belirli mezürde bir müzikal parçadır.
“Hymne” ise bir “müzikal kasîde” türüdür.
Bir şeyi yâhut şahsı övmek amacıyla vücûda getirilmiş eserdir.
İşte bizim devletin öyle bir hymneye ihtiyâcı var.
Ne yapacağız onu; diyenlere îzâh edeyim:
Herhalde turşusunu kurmayacağız!
Meselâ büyük resmî karşılama törenlerinde konuk devlet başkanları usûlen şeref kıt’asını teftîş ederler. O sırada bu melodi çalınabilir. Zâten birşey çalıyorlardır nasıl olsa... Demem o demek ki farz-ı muhâl “Keşan Bağları”nı çalacaklarına bunu
çalarlar. Ben gerçi onu da severim ama...
Kısacası bir devletin, hele bizimki gibi köklü gelenek sâhibi bir devletin, bu tür iktidar sembollerinden sarf-ı nazar etmesi akılsızlıkdır.
Tam tersine; ben İstanbul’da da en azından (en azından!!!) Dolmabahçe ve Beylerbeyi Saraylarının neden en fazla yüzde beş kapasiteyle kullanıldıklarını da anlamıyorum.
Yalnızca iki isim saydım...
Siz CHP’yi filan boşverin!
Bunlardan biri de vaktiyle tasarruf olsun diye Çankaya’daki her üç ampulden birini söndürtmüşdü...
Ben o zaman ufak bir katkıda bulunmak üzere sigara tiryâkilerinin de, tüttürmeye başlarken üçer beşer toplaşıp tek kibrit çöpüyle mümkin mertebe çok sayıda sigara yakmalarını tavsiye etmişdim. Böylece odundan tasarruf edecekdik.
Arkadaşlar memleketde tasarrufuna gerek olmayan tek şeyin odun olduğu husûsuna dikkatimi çekmişlerdi, fakat dinlememişdim.
O dilekçem bir yere takıldı ama...
Bir de odunluğa bakmalı...