Okullar kapandıktan sonra nasıl bir ‘temizlik’ harekatına giriştiysem artık eğitim öğretimin başlamasına sayılı günler kala hala ödevlerini bitirmediklerini fark eden çocuklarımdan biri İngilizce defterini soruyor, diğeri Türkçe kitabını... (Okulların geç açılacağını duyunca, sevinçten dans ettiler diye bir açıklama yapmama elbette gerek yok.) Belli ki ders, ödev namına ne geçirdiysem elime ya atmışım ya da bir yerlere vermişim. İyi de etmişim. Unuttuklarını hatırlamak için sıklıkla bilgisayar başına oturuyor Kerem ve Elvan. Ben nasıl olup da bazı şeyleri bu kadar kolay unuttuklarına şaşarken asıl bombayı Hakan patlatıyor: “Sen ne diyorsun, ben okulların kapandığı gün Çeşme’ye giderdim, açılmadan bir gün önce de dönerdim. Üçten dörde geçtiğim sene, okumayı unutmuştum. Öyle söyleyeyim!” Yok, söyleme, yüreğim kaldırmıyor. Çünkü bizimkilerin bu konuda kime çektiği ortaya çıkıyor. Son bir haftadır üç tane kurşun kalem, iki tane silgi kaybeden Elvan, ağzından çıkan ‘kurşun’ kelimesinin ardından benim gözlerimi devirerek bakmamdan hiza alıyor: “Yok anne sana değil, abime soracaktım!” Kerem tam bu sırada şöyle bir silkeleniyor masada, “Hah, ne, ne oldu?” diye. Yüzündeki panik, evlere şenlik! Belli dalmış, gitmiş bir yerlere. Kesin aklı yine legolarda. Bu yaz elinde en fazla gördüğüm şey lego broşürüydü, ihtisasını yaptı, “Benim” diyen legocu eline su dökemez. Yine de derse oturduğunda dalsa bile en azından arada bir sayfayı çeviriyor. Bakıyorum, test kitabının sağındaki solundaki boşluklara işlem yapmış. Eh, fena değil. Türkçe ve sosyal bilgiler sayfalarındaki resimler de şahane. Geçen yıl Türkçe öğretmenine Kerem’in derslerde sıkıldığını söylediğini, resim yapmayı sevdiğini anlatmıştım. Bunun üzerine o da derste yapması gerekenleri erken bitirdiğinde Kerem’e “İstersen resim yapabilirsin” demiş. Bana da “Resim konusunda söylediğiniz çok işime yaradı” diyerek teşekkür etmişti. Ne yalan söyleyeyim, oğlum kadar ben de sevindim bu işe. İşte o günlerden kalan resim alışkanlığı devam ediyor, pek güzel.
Malum Kerem ile yaptığım bir ödev taahhütnamesi var, süresiz olduğu için bu yıl da geçerli. Ben onun derslerini hatırlatmıyorum, “Sınava çalış” demiyorum. O da ihtiyaç duyduğu anda yanında olduğumu biliyor. Ödevlerle ilgili Elvan ile konuşacağım, hatta ona bu sorumluluğunu hatırlatacağım hiç aklıma gelmezdi. Zira birinci sınıfın ilk gününden itibaren acayip bir ödev sevgisi vardı. Gel gör ki, bizim Kerem ile olan diyaloglarımız onu etkilemiş olmalı ki küçük kızda bir kaytarmalar, ödev hakkında yüksek perdeden atıp tutmalar başladı. “Daha okulun açılmasına var, dur bakalım Halime” diyorum kendi kendime. Ben öyle diyorum da bakalım uzmanlar ne diyor? Bu sorunun cevabı da haftaya... İyi hafta sonları.