Şimdilerde en büyük merakım ne, biliyor musunuz? Cumhurbaşkanını bizde de halk seçecek ya, acaba ABD’de olduğu gibi seçim öncesi iki en önemli aday arasında münazara-tarzında bir TV programı bizde de yapılacak mı? Yapılacaksa, iki tarafın üzerinde anlaşacağı ‘gazeteci’ kim olacak?
Merakımın giderilmesi için önümüzde iki yıla yakın zaman var.
ABD’de Barack Obama ile rakibi Mitt Romney arasındaki ilk TV münazarası önceki akşam yapıldı ve sonuç beklendiği gibi olmadı. Hemen herkes bir önceki seçim öncesinde rakibine nal toplatan Obama’nın bu defa Romney’i perişan etmesini bekliyordu.
Her münazara sonrası yapılan ‘hangisini beğendiniz anketi’ne göre, her üç Amerikalı’dan ikisi soruya “Romney” cevabını vermiş bulunuyor...
Obama 1,5 saat süren programın büyük bölümünde önündeki notları karıştırıp durdu, başını kaldırdığı nadir zamanlarda kameraya veya rakibinin yüzüne bakmak yerine dikkati dağınık bir görüntü verdi. Herkes iki konuda esaslı darbeler indirmesini beklerken, o konulara değinmedi bile Obama...
“Kasete ne diyorsun, kasete?” diyebilir ve geçen mayıs ayında çok zenginlerin katıldığı bir yemekte, davetlilere konuşurken, “Obama halkın yüzde 47’sini oluşturan fakir-fukaraya güveniyor, benim gönlüm ise sizlerle, başkan olursam sizlerin çıkarlarınızı koruyacağım” itirafını içeren kaseti hatırlatabilirdi...
Ya da, “Senin yıllarca başında bulunduğun Wall Street yatırım fonu borç verdiklerinin kanını kuruttu” diye başlatacağı tartışmayı rakamlarla zenginleştirebilir ve Romney’in muteber bir işadamı olmadığını gözler önüne serebilirdi...
İki konunun da kapağını açmadı Obama... Bütün derdi son raundu da hayırlısıyla sona erdirmek olan, yaralı-bereli şaşkın bir boksör gibiydi... Münazarayı sayıyla kaybetti.
Önemli mi? Geçmişte yapılan başkanlık seçimi öncesi münazaralarının sonuçları büyük çapta sandık sonucuyla aynı. Kennedy kazanmıştı, seçim sandığından da o çıktı. Clinton da öyle. Al Gore’u Bush, McCain’i Obama karşısında bitiren de münazaralardı. Ortalama 50 milyon Amerikalı münazara gecesini televizyon başında evinde geçiriyor...
Bereket tek münazara yok; Obama belki de 16 Ekim’de dinleyicili yapılacak ikinci münazaraya kendisini saklıyor...
Münazarayı sorularıyla yönlendiren gazeteci Jim Lehrer hangi konuları deşeceğini günler öncesinden açıklamıştı: İlk üç soru ekonomiyle, sonrakiler de sağlık politikası ve yönetim tarzıyla ilgili olacak, son dakika gelişmeleri zorlarsa başka sorular da sorabilecekti. Sıraya uydu Lehrer, yeni soru da sormadı.
Eğlenceli de değildi Obama; Romney ise daha münazara başlar başlamaz, herkese tebessüm ettiren “Bu akşam Michelle ile 20. evlilik yıldönümünüz; böyle romantik bir akşam buradasınız... Tebrikler...” cümlesini kuruverdi...
Romney, başkan seçilirse, moderatör Jim Lehrer’in program yaptığı PBS kanalına devlet yardımını keseceğini bile hoş bir dille söylemeyi becerdi.
Daily Mail gazetesinin New York muhabiri Tom Leonard, “Romney uyanıktı, Obama ise katıldığı toplantıda sürekli twit atan, mesaj gönderen ilgisi dağınık bir çocuk gibiydi” diye tasvir etmiş münazarayı: “Nerede o dört yıl önce bütün Amerika’yı ve dünyanın büyük bölümünü bir gecede kazanmış Obama, nerede onun söylev gücü, vizyonerliği... ‘Karımla evlilik yıldönümümüzü bu adamla ağız dalaşı yaparak geçirmek yerine, karşıdaki izleyiciler arasında oturarak geçirmek daha güzel olurdu’ diye mi düşünüyordu ne?”
O kadar yani... Bir komedyen de, “Adam üzerinde metin akan cam önünde olmayınca konuşamıyor artık, anlasanıza” diye dalga geçmiş Obama’yla...
Daha önce anlatmıştım: Türkiye 1992 yılındaki ABD seçimlerinde Baba Bush’un kazanmasına bel bağlamıştı; Bill Clinton seçilince Turgut Özal’ın hesapları bozulmuştu. Aynı durum bir daha umarım tekrarlanmaz.
Herkesin “Obama için çantada keklik” diye baktığı seçim farklı sonuçlanabilir.