ABD Başkanı Barack Obama, tarihe zulüme vize veren, kol kanat geren bir Başkan olarak geçecek. Burası kesinleşti. “Kimyasal silahları bulduk” diye olmayan bir olgu üzerinden Saddam Hüseyin’i deviren ABD yönetimi, Obama’nın liderliğinde Beşar Esad’ın kimyasal silahlarla işlediği zulüme sessiz kaldı... Yüzbinlerle Suriyelinin Esad bombaları altında katledilmesine, milyonlarcasının göç etmek zorunda bırakılmasına sessiz kalarak destek verdi...
Ve bu katliam politikasına Birleşmiş Milletler’in de sessiz kalmasının meşruiyetine yine Washington yönetimi imza attı.
ABD Dışişleri’nden 50 diplomatın imzaladığı bir metinle bu politika isyan ettikleri haberi ajanslara düştü bir kaç gün önce. Esad’ın devrilmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyordu bu metin. ABD’de başkanlık yarışı kızıştığı için adayların Suriye konusundaki politikalarına dikkat çekmek istemiş de olabilir metni kaleme alanlar. Ama şurası gerçek ki, ABD Suriye politikasının sakilliği artık ABD Dışişleri’ni de bezdirmiş durumda. Bu metne ilk açıklama Rusya’dan, Kremlin’den geldi. “Sakın ha!” Diye özetleyebileceğimiz Rus açıklamasının ardından Kerry konuştu ve metni okumadığını ancak ciddiye aldığını belirterek, Washington’a döner dönmez ilgileneceğini söyledi. Bir anlamda, “Bakariz,” demiş oldu!
Washington’dan sakil Suriye diplomasisine dair haberler bitmek bilmiyor ki... Terör örgütü PYD’nin her gün bir adım ilerlemesi, yeni tabelalar hazırlamasının hamisi de Washington,
Bir de tabi, eski bir ABD yönetimi danışmanı var ki, polemiğe girmeye bile tenezzül etmemek gerekiyor aslında.
Eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in danışmanı John Hannah Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik bir makale kaleme almış... Her satırında nefret kustuğu bir metin ortaya çıkmış... Bay danışman, mensubu olduğu George W. Bush yönetiminin iflas etmiş ve bedelini Ortadoğu halklarının acı bir şekilde ödediği şahin politikalarının özeleştirisini vermeyi deneseydi kuşkusuz daha hayırlı bir adım atmış olacaktı.
Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerine doğru, insani ve vicdani diplomasi çerçevesinde sudan çıkmış bir balık misali kıyıda can çekişen bir Obama yönetimi ve tarihe kanlı harflerle yazılan Ortadoğu politikası...
Durmadan özeleştiri yapacaklarına eleştiri adı altında nefret tohumları ekiyorlar... İnsanlıktan sınıfta kaldılar, farkında değiller...
Demirtaş’tan AB koridorlarında terör turu
HDP Eş Genel Başkan’ı Selahattin Demirtaş sınır tanımayan bir terör diplomasisi yürütüyor. Çok sayıda yabancı gazeteye konuştu... Sonra Avrupa turuna çıktı, İsviçre’de konuştu, Brüksel’e geçti, oradan Strasburg’da temaslarda bulundu.
Kürt insanı için ne dedi, duymadık ama PKK ve TAK’ın terör eylemleriyle ilgili mesajları kamuoyuna yansıdı...
Bir de Avrupa Parlamentosu koridorlarında yürürken, “farkında değilmiş gibi” PYD bayrağı önünde verdiği poz...
Merak ettiğim bir diğer husus, AP Başkanı Martin Schulz ya da Türkiye raportörü Kati Piri’nin Demirtaş’a hendekleri ve terörist cenazesinde HDPlilerin verdiği pozları sorup sormadığı....
Demirtaş’ın Avrupa’daki açıklamalarından aklımda kalan, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından HDP’nin vermeye çalıştığı fotoğrafa ilişkin ipuçları oldu.
Bozdağ: “90’ların Türkiyesi değil”
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından “ Zorla götürecekler,” şeklindeki HDP projesine cevap da bizzat Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan geldi:
Bozdağ şöyle konuşuyor: “HDP milletvekilleri ifadeye gitmeyeceklerini açıkladılar. Onlar zorla götürülmeyi istiyor ve fotoğraflanmak istiyorlar. Bunu yapmayıp hukuka yardımcı olsunlar, hukuka yardımcı olsunlar...Türkiye, 90ların Türkiyesi değil köprülerin altından sular aktı, Türkiye değişti”
HDP’nin vermeye çalıştığı fotoğraf hiç gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. Zihinlerde oluşturdukları ve dünyayı ikna etmeye çalıştıkları “karanlık Türkiye” fotoğrafı kendi karanlıklarından ibaret...