ABD Başkanı Barack Obama, geçtiğimiz yaz Esad rejimine uyarıda bulunarak, “Suriye’de kimyasal silahların kullanılması bizim için bir kırmızı-çizgi. Böylesi bir durum, olası bir askeri müdahale konusunda hesaplarımı ve denklemimi değiştirir” demişti.
Bu sözlerle ABD, aslında Suriye’de kimyasal silahlar kullanılmadığı sürece, kaç kişinin öldüğüyle çok da ilgili olmadığını ilan etmiş oldu.
Son bir yılda Amerikan basınına yansıyan haberlere göre Başkan Obama, kendi Genelkurmay Başkanı’nın, Dışişleri Bakanı’nın, Pentagon’un ve CIA’in ısrarla örtülü askeri müdahaleyi önermesine rağmen ABD’yi Suriye’nin dışında tutmak konusunda oldukça başarılı oldu.
Obama’nın Suriye’de dışarıdan izleme politikasının nedeni kimilerine göre Obama Doktrini. Buna göre Obama, ABD’yi masraflı ve insan kayıplı dış müdahalelerden uzak tutuyor, ABD’nin dikkatini dışarıdan içeriye çeviriyor. Böylece ABD hem içeride ekonomik ve siyasi açılardan toparlanıyor, hem de dış dünyada ‘saldırgan ABD’ imajı iyileştirilmiş oluyor.
Çekingen Suriye politikasının bir diğer açıklaması ise Rusya’yı kızdırmama gayreti. Bu teoriye göre ABD’nin Suriye’de Rusları kızdırmasını gerektirecek kadar büyük çıkarları yok.
En önemli sebep Rus korkusu mudur, yoksa ekonomik kriz mi bilinmez. Ancak şurası bir gerçek, Obama, Suriye’de kendisini bağlayacak bir kırmızı-çizgi koydu ve görünen o ki o çizgi çoktan aşıldı. Esad rejimi defalarca kimyasal silah kullandı. Bunun fotoğraflı ve sözlü pek çok kanıtı ve şahidi var. Ayrıca İngiltere ve İsrail istihbaratları da bu iddiaları doğruluyor. Obama’nın kendi Savunma Bakanlığı ve istihbaratı dahi “Esad, sivillere karşı kimyasal silah kullanıyor” diyor.
Kısacası Obama’nın kendi koyduğu kırmızı-çizgi çoktan aşıldı, ancak Başkan bunun gereklerini yerine getirmek istemiyor. Topu sürekli olarak taca atan Obama sözünün gereğini yapmak yerine “daha emin değiliz”, “bir daha olursa affetmeyiz” türünden oyalama cümleleri kuruyor. Çünkü Obama’nın ihtiyacı hâlâ Rusya’nın, daha doğrusu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) onayı.
Obama, Bush’un aksine, hiçbir askeri müdahaleyi tek başına yapmak istemiyor. Suriye olayında da ABD mutlaka BMGK kararı olsun istiyor. Öte yandan Suriyeli muhaliflerin acilen askeri yardıma ve Suriye’nin bir kısmının uçuşa yasaklı bölge ilan edilmesine ihtiyacı var. Başka bir deyişle muhalifler ve ABD’nin ihtiyaçları bir hayli farklı.
Pire ve Obama
Suriye’de kimyasal silah kullanımı ve Obama’nın her gün yumuşayan kırmızı-çizgisi bana eski bir fıkrayı hatırlattı. Fıkra şöyle:
Dolandırıcının biri pire ilacı diye şişelere musluk suyunu doldurup satıyormuş. Adamın biri iyi de para vererek bir şişe ilacı almış, fakat ilacı ne kadar sıkarsa sıksın bir pireyi bile öldürmeyi başaramamış. Bunun üzerine bir hafta sonra satıcıyı bulmuş ve demiş ki “Bu ne biçim pire ilacıdır? Daha bir tane pire bile ölmedi.” Satıcı sormuş
-Sen nasıl kullandın o ilâcı?
-Nasıl olacak, pire olan her yere sıktım.
-Aaa, olur mu öyle, demiş satıcı, tabii ki ölmez pireler. Sen kullanmayı bilememişsin. Bak şimdi, önce pireyi tutacaksın, sonra gözünü açacaksın. Sonra ilâcı eline alacaksın, pirenin gözünün tam ortasına sıkacaksın. O zaman bak bakalım, pire ölüyor mu, ölmüyor mu?
Herhalde Obama da askeri müdahale için Esad’ın Suriyelileri bu şekilde öldüreceği güne kadar bekleyecek. Tıpkı fıkrada olduğu gibi Obama’nın kırmızı-çizgisi de her bir Suriyeli’nin gözüne kimyasal silah atılınca aşılmış olacak.