Bazen “Görüşmek” “Görüşebilme”ye dönüşüyor.
“Görüşme”yi çok istediğinizde ve görüşeceğiniz kişinin bu konuda nazlandığını düşündüğünüzde işin yoğunluğu görüşmeyi ayarlamakta toplanıyor. Bu da görüşeceğiniz kişiye bir “artı değer” kazandırıyor.
Erdoğan - Obama görüşmesinde verilen izlenimi irdelemek istiyorum.
Şöyle bir soru üzerinde düşünelim:
- Amerika Türkiye’yi ihmal edebilir mi, önemsemeyebilir mi?
Bana göre bunun cevabı “Bu mümkün mü”den ibaret.
Türkiye’nin bulunduğu bölge Ortadoğu olacak, Ortadoğu dünyanın merkezi olacak ve Türkiye orada en azından 1453’ten beri, daha ötede Malazgirt’ten beri adeta kalb hüviyetinde bulunacak ve dünyanın her yerinde olan bitenle ilgilenen bir süper güç sizinle ilgilenmeyecek. Bu süper gücün başkanı Amerika’yı biraz geriye çeken Obama bile olsa, Türkiye’nin varlığını da stratejik olarak nerede durduğunu da gözardı edemez.
Amerika’nın Türkiye’yi önemsememesi eşyanın (stratejik değerlendirmenin) tabiatına aykırıdır.
Amerika Türkiye’yi önemser önemsemesine de tabii ki o ülkeyi sevk ve idare edenin kim olduğuna, onunla nasıl iletişim kuracağına, kendi çıkarları ile onun buluşup buluşamayacağına ya da onu kendi çıkarları için kullanıp kullanamayacağına bakar.
Amerika Cumhuriyet kurulduğundan beri Türkiye’yi yönetenlerle ilişki kuruyor.
Ak Parti iktidarları ile de ilişki kurdu.
Hatta Ak Parti iktidar olmadan önce de tarttı ABD beyin takımı Türkiye’yi yarın yönetecek olanların zihin ve kalb dünyasını...
Epey bir zaman oldukça ahenkli de gitti ilişkiler.
Son zamanlarda iletişim teklemeye başladı. Ve “Görüşme”nin “Görüşebilme”ye başladığı günler geldi.
Burada ABD’ye kızan biziz, onun dostluğunu sorgulayan biziz. ABD’nin bölgede kötü oynadığından kaygı duyan biziz.
Ama dostluğu sorgularken bile, ABD’nin bölgede önemli bir oyuncu olduğunu, onun dostluk kıvamının bizi çok etkilediğini biliyoruz. Mesela canımızın çok yandığı bir alanda Amerika (Obama taziyede bulunsa bile) bizi yeterince anlamadığında kaçınılmaz olarak dostluğu sorguluyoruz.
Bu işin bir de karşı tarafı var tabii ki.
Amerika neden bizi anlamaz oldu? Amerika neden stratejik açıdan hiç de makul olmayan “Türkiye’yi ihmal” rolleri oynamaya başladı? Bu gerçekten ihmal midir yoksa, süper gücün bir terbiye yöntemi midir?
Obama’nın Erdoğan’la görüşmesi bir lütuf değildir.
Obama Erdoğan’la gerektiğinde 500 dakika bile görüşür.
Obama Erdoğan’la gerektiğinde kanka bile olur.
Belki zaman zaman bizim istediğimiz de kanka olmaktır. Çünkü kanka olununca bazı şeylerin daha iyi konuşulacağını biliriz.
Bir şey, belki bir şeyler oldu ve “Obama ile 50 dakika” çok çok önem kazandı.
Bence öncelikle bu psikolojiden çıkmak lazım. Görüşmenin sürelerinden çok, nelerin görüşüldüğüne ve görüşmeden etkin anlamda Türkiye için nelerin elde edildiğine bakmak lazım.
Erdoğan şüphesiz bugüne kadarki Türkiye yöneticilerinden farklı bir lider. Erdoğan’a eşlik eden kadronun vizyonu da farklı. Türkiye de on yıllar öncesinden farklı. Ve Ortadoğu da Birinci Dünya, İkinci Dünya Savaşları sonrasından farklı. Bütün bu farklılıklar içinde Ortadoğu’da farklı denklemler olamaz mı? Türkiye onun önünü açmak ve kendisine yeni roller edinemez mi?
Amerika ile yürüyüşte (dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık) belki bütün bunların değerlendirilmesinde ayrışıldı.
Düşünüyorum ki, bu işleri yönetirken partnerinizin psikolojisini de yönetmeniz gerekebilir. Zira o da sizin psikolojinizi yönetmek isteyecektir.
Çünkü Amerika bizim ile görüşmek zorunda ise bizim de böyle bir zorunluluğumuz var. Biz de ABD’yi ihmal edemiyoruz, önemsememe yolunu tutamıyoruz.
ABD dünyanın önemli ülkesi.
Türkiye de, bölgedeki hayati konumu açısından dünyanın önemli ülkesi.
Erdoğan ve Obama, ya da Türkiye ve Amerika, her şeyi en baştan bir kere daha değerlendirmeli diye düşünüyorum. Acaba bu, ABD’nin yeni Başkanı dönemine mi kalacak?