Suriye askeri gücünün 21 Ağustos günü Şam yakınlarında kimyasal silah kullanmasından bu yana izlediğimiz açıklama ve tartışmaların gerçekçi bir yönü yok. Askerlik, teknik bir meslektir ve bir “askeri harekat”tan söz ediyorsak, orada, sivillerin siyasi manevralarından çok, askerlerin aldıkları görevler ve bu görevleri yerine getirirken izleyecekleri yollar devreye girer.
Eğer...
Bir askeri harekat yapacaksanız; bir, bunun tarihini, iki, hedeflerini, üç, ne tür bir şekilde yapılacağını düşmanınıza söylemezsiniz. Söylerseniz, kaybedersiniz.
Bu nedenle...
ABD’nin Suriye’ye karşı yapacağını söylediği askeri harekatın zamanlaması hakkında kimse bir öngörüde bulunamaz. Daha da önemlisi, bu harekatın “sınırlı” ve “mesaj verici” olacağına beni kimse ikna edemez.
Harekat, başladığı andan itibaren kendi hükmünü yürütür, başladığı noktayı bilirsiniz, varacağı noktayı size ancak, “cephe” gösterir. Muhatap(lar)ınız yeni çılgınlıklar yapmazlarsa, hedefe çabuk ulaşırsınız, hayır, işine içine kitle imha silahlarının da girdiği bir direniş senaryosu ile karşılaşırsanız, Suriye topraklarına kara birliklerini bile indirmek zorunda kalırsınız.
Obama’nın usta manevrası
Kabul edelim, İngiliz Avam Kamarası’nın, “Suriye’de savaşa karışmam” kararı, Obama için çok verimli bir manevra alanı yarattı. Savaş yetkisini “tek başına” kullanmadı, Amerikan Kongresi’ne yöneldi.
Bu kararın asıl boyutunu, yönetim tarafından Kongre’ye sunulan “askeri güç kullanma kararnamesi” de gösterdi: Obama, Kongre’den sınırlı ve zamanlaması belli bir yetki istemiyor, aksine, Amerikan kara birliklerinin de gerektiğinde Suriye’de görevlendirilmesinin yolunu açacak çok geniş bir yetkiyi talep ediyor.
Obama’nın Kongre’ye ilettiği mesaj çok net: Kimyasal silah gibi kitle imha silahlarını kim kullanır, elinde bulundurur ve bunu yalnız bize değil, bölgedeki müttefiklerimize(Türkiye, İsrail, Ürdün)bir tehdit unsuru olarak kullanırsa, bu tehdidi ortadan kaldırmakta kararlıyım. Kitle imha silahları Suriye’deki El-Kaide bağlantılı güçlerin eline geçtiği taktirde, bu unsurların temizlenmesi için gerektiğinde kara birliklerimle müdahale ederim.
Obama’nın Kongre’den talep ettiği onay, “sınırlı” bir askeri harekattan çok, geniş çaplı ve sonuç alıcı bir harekatın masada olduğunu gösteriyor.
Askerlik tekniği açısından baktığınızda da, bu normal bir yaklaşımdır. Hiçbir general, bir askeri harekata eli kolu bağlanmış şekilde başlamak istemez, bu, son ana kadar “Suriye’ye bulaşmayalım” cephesinde duran Amerikan Genelkurmay Başkanı Dempsey olsa bile... Zaten Dempsey, çok hassas olduğu “savaşın maliyeti” konusunu, Suudi Arabistan ve Katar’a yükleyerek görevini yapmış sayılır.
ABD yalnız kükrerse
ABD’nin bir “sınırlı cezalandırma” harekatının devamında yaşanabilecekler, geniş çaplı bir harekatın getireceği zorlukların çok ötesinde gözüküyor.
Beşar’ın birkaç füze saldırısında “sağ kurtulmuş” ve “işinin başında” diktatör görüntüsüyle çıkması, Suriye’deki savaşı içinden çıkılmaz hale getireceği, özellikle, Türkiye-İsrail-Ürdün açısından yeni güvenlik sorunları yaratacağı kesindir.
Zaten “sonuç alınmamış askeri müdahale”, Amerikan “askeri doktrininde” yer almayan bir kavramdır.
Amerika’nın, “kükremiş” ama sonra geri çekilmiş bir güç olması, yalnız Suriye değil, bütün Ortadoğu sorunlarının derinleşmesine yol açacak bir görüntüdür. Beşar’ın kimyasal silahı karşısında bir şey yapamamış bir Amerika’nın, yarın “nükleer” kimlik kazanacak İran’a karşı caydırıcılığı kalabilir mi? Hayır!..
Rusya anladı
Rus lider Putin’in son açıklamaları, Moskova’nın, “Amerikan askeri doktrininin normal seyrine girdiğini” anladığını ortaya koyuyor. Belli ki, bilgilendirilmiş ve ABD’nin Suriye’de “sonuç alıcı” bir operasyona hazırlandığını görerek, “kimyasal silah ispatlanırsa askeri harekata karşı çıkmayız” açıklamasını yapıyor.
Şikago Üniversitesi’nin arkasındaki “siyah mahallesinden” çıkıp, “barış” sözü vererek Beyazsaray’a yürümüş Obama,“büyük savaşa” hazırlanıyor. Yetki kendisinde ama, arkasına Kongre’nin onayını alarak “Müslüman coğrafyada yeni askeri serüven istemiyorum” diyen kendi kamuoyunu dengelemeye çalışıyor.
Beşar’ın İsrail’den sonra Türkiye’yi de tehdit etmesi bir tesadüf değil. O, bu savaşın yayılabileceği izlenimi vermeye çalışıyor.
Ne kadar yayılabileceğini ilk füzeler ateşlendiği gün anlayacağız...