Bir ülkenin cumhurbaşkanının, başbakanının, genelkurmay başkanının, dışişleri bakanının telefonlarını kim dinler?
Bir devletin kozmik bilgilerine sahip olmayı kim ister?
Meseleye bu tarafından bakalım. Ağaçları seyrederken ormanı gözden kaçırmayalım.
***
Dünkü Milliyet’te yer alan bir haberde ayrıntıları vardı: 2011 genel seçimi öncesinde MHP’nin üst düzey yöneticileri Türk İntikam Birliği örgütüne üye oldukları iddiasıyla dinlenmişler. Dinlemeler, MHP’lilerin istifasına yol açan kaset skandalının ortaya çıkmasının ardından bitirilmiş ve tüm kayıtlar silinmiş!
Gördüğünüz gibi, yöntem aynı. Yine 2011’den itibaren yaklaşık üç yıl boyunca binlerce insanın da uyduruk “Selam ve Tevhit terör örgütü” üyesi olmak suçlamasıyla dinlenmiş ve takip edilmiş olduğu ortaya çıkmıştı.
Dinlemeleri savunan kesim bu telekulak faaliyetinin kanunlara uygun olduğunu, mahkeme kararıyla gerçekleştirildiğini ileri sürüyor. Oysa yapılan iş yasallık kılıfı içinde bir yasadışılık. Zira telefonları dinlenmek istenen kişiler hakkında çıkartılan mahkeme kararları sahte isimler için alınmış kararlar. Bu sahte isimlere ait gösterilen telefon numaraları aslında ülkenin belli başlı aydınlarına, gazetecilerine, işadamlarına ve siyasetçilerine ait.
İkincisi hakkında dinleme kararı çıkartılan kişilerin sayısı sınırlı oluyor genellikle. Otuz kırk telefon numarası hakkında dinleme kararı var ellerinde ama listeyi istedikleri gibi şişirip çok daha fazla kişiyi dinliyorlar.
Üçüncüsü, mahkeme kararıyla gerçekleştirilebilecek telefon dinlemeleri konusunda yasal ölçüler ve kurallar çok net. Mahkeme kararıyla izin verilebilen telefon dinlemeleri belli bir süreyle sınırlı olarak yapılabiliyor. Dinleme süresi bittiğinde hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kişilerin iletişim kayıtlarının imha edilmesi ve telefonları dinlenen kişiye konu hakkında bilgi verilmesi gerekiyor. Bunların hiçbiri yapılmış değil. Neden diye merak ediyor musunuz?
***
Dünkü STAR’da yer alan Mustafa Kartoğlu’nun haberinde ise şu bilgiler vardı: Türkiye’de tüm yasal dinlemelerin yapıldığı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıt kopyalarının alındığı ve ‘Kâğıt kopyaları var’ iddiasıyla arşivden silindiği ortaya çıktı.
Silinen kayıtlarda ‘tape’ olarak bilinen dinleme kayıtlarının yanı sıra, kimlerin hangi mahkeme kararına, hangi suçlamaya göre dinlendiği, kimlerle, ne zaman, hangi süreyle görüştüğüne ilişkin veriler yer alıyordu.
İşin daha da vahim tarafı şu ki silinen kayıtların “kopyalandıktan sonra” silinmiş olduğunu gösteren emareler var. Yani devletin elinde izi bile bulunmayan dinleme kayıtları şu anda devlet dışında bir yapının elinde bulunuyor.
Bir yapının elinde Türkiye’nin en mahrem bilgileri, belki de devletin kozmik sırları var. Bu bilgileri hangi amaçla kullandıkları kadar kimlerle paylaştıkları da sorgulanması gereken bir nokta.
Mesela Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybeden insanların yakınlarının telefonlarının dinlenmesi bu konuda ipucu olabilecek, oldukça aydınlatıcı bir ayrıntı.
***
Başbakan’ın telefon konuşmalarından yakaladıkları anlaşılan bazı doneleri hükümete karşı yürüttükleri psikolojik kampanya kapsamında kullanıyorlar. Ama Başbakan’ın konuşmalarından yakaladıkları bilgiler sadece bunlar mı? Başka neler öğrendiler kriptolu telefonla gerçekleştirilen görüşmelerden? Ayrıca Başbakan’ın dışındaki diğer yetkililerin, sözgelimi Cumhurbaşkanının, dışişleri bakanının veya genelkurmay başkanının konuşmalarından neler öğrendiler? O bilgileri ne yaptılar, ne yapacaklar?
Asıl bunları sormak lazım.