Sizce ‘o savcılar’ Anadolu Ajansı’nın CNN’in ve TRT’nin Pazartesi gecesi eş zamanlı olarak yayınladıkları ‘o fotoğraflara’ bakınca utanmışlar mıdır?
O savcılar...
Suriye’ye yardım götüren TIR’ları, Adana’da, Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te durduran ve ‘İçinde silah var, mühimmat var, hücum yelekleri var’ diyerek ortalığı birbirine katan ‘o savcılar’dan bahsediyorum.
Paralel yapılanmanın kahraman savcılarından bahsediyorum...
İsimlerinin ne olduğunun önemi var mı?
Ha Adana Cumhuriyet Savcısı filankeş kişi olmuş ya da bilmem nere savcısı falankeş kişi...
Var mı bir önemi?
Abileri tarafından ‘seçilen’ ve ‘emri’ alan ‘savcı’ kamikaze gibi atıyor kendisini ortaya...
‘O savcılar’ demem tam da bu sebeple...
Tüm kariyerlerini ‘paralel yapılanmaya’ borçlu oldukları için ‘iradelerini de o yapılanmaya’ teslim etmiş olan ‘o savcılar’ vicdanlarını yitirmemiş olsalardı eğer...
Pazartesi gecesi Anadolu Ajansı’nın ‘Suriye’de savaş suçu belgeleri’ başlığıyla yayınladığı, triger kayışlarıyla boğulmuş, zulümlerinin numaralarını bastıkları hepimizin yüreklerini dağlayan o fotoğraflardan sonra...
Varsa çocuklarının yüzlerine bakamazlardı.
Annelerinin, babalarının hatta eşlerinin yüzlerine bakamaz...
Bir daha evlerinden dışarıya çıkamazlardı utançlarından...
Biraz ağır olacak farkındayım ancak ‘o savcılar’ olmayan vicdanlarıyla baş başa kalsınlar.
O fotoğraflarla birlikte ortaya çıkan başka şeyler de var...
O fotoğraflar Suriye’de yaşanan vahşeti, yapılan katliamı, soykırımı bir kez daha gün yüzüne çıkartırken...
Hatay’da, Adana’da yolu kesilen, arama yapılan ve zarar verilen şeyin sadece TIR’lar olmadığını bir kez daha gün yüzüne çıkartmış oldu.
O fotoğraflar, Esed rejiminin en kanlı hapishanelerinde işkenceden geçirdiği insanların kendi eliyle bir de kaydını tuttuğunu ortaya çıkartırken...
Hatay’da, Adana’da, Kilis’te TIR’ları durdurup tutanak tutmaya, bu araçları afişe etmeye çalışan ‘o savcıların’ aynı zamanda kendi vatanlarına ihanetlerini de ortaya çıkardı.
Bu yüzden ‘o savcıların’ isimlerinin ne olduğunun bir kıymeti harbiyesi yok.
O savcıların isimlerine kimliğine bakılmadan açıkça işledikleri suçun bedeli ödetilmezse, yarın Hatay’da öbür gün Kilis’te ‘devlet sırrı’ tanımayan savcılarla karşılaşır sonrasında da ‘tel tel dökülen MİT’ tartışmaları yaparız.
Mevzu ‘paralel yapılanma’, ‘paralel örgüt’ tartışmalarının dahi ötesinde bir öneme sahiptir.
Bu savcılar ‘paralel yapılanma’ suçundan değil, vatana ihanetten ve insanlık suçundan yargılanmalıdırlar.
Açıkça anayasaya, kanunlara ve mevzuatlara aykırı davranarak o TIR’ları durdurarak alenen vatana ihanet suçunu işlediler. Bu yüzden vatana ihanetten yargılanmalılar ve cezalarını çekmeliler.
Aslında bu yargılama 7 Şubat’ta yapılmalıydı.
Hiçbir sonuç alamayacağını bile bile MİT müsteşarını ifadeye çağıran o savcı eğer yargılansaydı, meslekten el çektirilseydi...
Bugün bir savcı, yanına bir hâkim birkaç polisi alarak ‘silah kaçakçılığı takibi yapıyorum’ bahanesinin arkasına sığınarak kalkıp da devlete karşı diklenemezdi.
Amacı silah takipçiliği olan savcı kendisine ‘görevli kimliği’ gösterildiği zaman ‘devlet sırrı’ denildiği zaman kenara çekilmesi gerekirdi; bütün dünyaya ‘silah götürüyorlar, TIR’ı aratmıyorlar’ diyerek bas bas bağırmaz, ülkesini ihbar etmez...
Bunu yapan herhangi birisi değil; hele de kanunları yasaları en iyi bilen ‘devlet’in ne olduğunu bilen bir savcıysa ki işin rengi hepten değişir.
Bir değil, iki değil, üç değil...
Günlerdir yaşananlara bakın...
Dünyanın pek çok ülkesinde devletler ‘gizli servisleriyle’ gizli sevkiyatlar yaparlar... Bakın Suriye’ye hangi devletlerin hangi gizli servisleri var, bizler bunu biliyor muyuz?
ABD’nin CIA’sı orada...
İsrail’in MOSSAD’ı orada kol geziyor.
İngilizlerin MI6’ı orada...
Rusların gizli servisi orada...
Bir kişi kalkıp da hadi canım Suriye’de kimse yok diyebilir mi?
Aklınız alır mantığınız kabul eder mi?
Hadi söyleyin bakalım...
Dünyanın hangi ülkesinin savcısı çıkmış da ‘gizli servislerinin’ gizli sevkiyatlarının önüne geçip ‘arayacağım’ diyerek diklenebilmiş.
Diklenebilir mi?
O araçların önünü kesebilirler mi?
Bu araçların içerisinde ‘silah var, mühimmat var’ duyun diyerek yedi düvele ilan edebilirler ihbarda bulunabilirler mi?
MİT yönetmeliğini bilmeyen, yasaları bilmeyen bir savcı olabilir mi?
Günlerdir gazetelerde çarşaf çarşaf, MİT’in ‘gizli sevkiyat’ aracıyla ilgili tüm bilgileri ve koordinatları bölgenin valisine, il jandarma komutanına, kaymakamına verdiği bilgilerini okuyoruz...
Böylesi bir durumda gerçekten de ‘savcılara önceden bilgi verilmemiş olması ve o savcıların ‘silah kaçakçılığını takip etmek’ gibi bir görev duygusuyla hareket etmiş olabileceğine inanmamız mümkün mü?
Gerçekten de MİT’in bir TIR’ına bile sahip çıkmaktan aciz olduğunu düşünüyor musunuz?
Siz bırakın Aksiyon dergisinin ‘İtalya’dan ‘kahraman savcı’ örnekleri bularak kendilerini temize çekmeye çalışmalarını da...
Emniyet ve yargı cuntasına şimdi bir de jandarma eklenerek ne yapılmaya çalışılıyor sizce?
Allah aşkına, söyleyin...