Eğer, İran’da, Zanyar ve Loghman Muradi isimli iki Kürt asıllı kardeşin idam edildiklerini duyarsanız, bilin ki, Tahran’daki güçler mücadelesi yeni bir aşamaya gelmiş demektir. Çünkü, komşuda garip işler oluyor.
Berbat bir öykü...
Muradi kardeşlerin kaderini bütün dünya yakından takip ediyor. Öykü, 2009 yılında Merivan’in önde gelen mollalarından birinin oğlunun öldürülmesiyle başladı. Muradi kardeşler, tutuklandı, ağır işkenceden geçirildiler, bu işkencelere rağmen söz konusu cinayeti işlemediklerini savundular. Buna karşın, 2010’da cinayet ve Kürt örgütü Komala’nın üyesi olmak suçuyla idama mahküm edildiler. Karar sürecinde sürekli hücredeydiler, avukatları dahil kimseyle görüştürülmediler, ama mektupları Birleşmiş Milletler’e kadar ulaştı, dünya ayağa kalktı, İran adaleti hariç herkes onların suçsuz olduğunu biliyor. Babaları Kuzey Irak’ta yaşıyor, o, bir Komala üyesi. Açıklama yaptı: “İki oğlum benim yüzümden idam edilmek üzere, kurtarın!” Bu çağrı işi daha da tırmandırdı, dünya, iki masum Kürt gencin babalarının kefaletini ödemek üzere olduğunu anladı.
Bu arada, İran, ani bir kararla geçtiğimiz hafta 20 mahkümu idam etti. Asılanlardan ikisi Kürt’tü... İdamlar, İran Kürt bölgesinde, Kuzey Irak’ta ve Türkiye’de sert tepki topladı.
Bütün bunlar, tam, ülkenin yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin dünyada, Obama tarafından telefonla aranacak kadar yüksek “uzlaşma” umutları yarattığı bir sırada oldu.
İran “derin devleti”nin bir yerlerinde düğmeye basıldı, Ruhani yönetimine dönük iyimser beklentileri boşa çıkartacak adımları “birileri” atmaya başladı...
Muhtıra gibi açıklama...
Aslında, “muhtıra gibi” açıklama, cumartesi günü, kendilerini rejimin koruyucusu olarak gören Devrim Muhafızları’ndan geldi. Bugün, İranlı öğrencilerin Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliği’ni basıp, 52 diplomatı tam 444 gün süreyle rehin almalarının 34.ncü yıldönümü. Devrim Muhafızları, bildirisinde, yapılacak anma törenlerinde, geleneksel “Kahrolsun Amerika!” sloganının atılacağını özellikle belirtti. Bildiride, sloganın, baskıcı ve güvenilmez Amerika’nın dünya egemenliğine karşı çıkmanın sembolü olduğu da vurgulandı.
Ruhani, bir yanda, özellikle nükleer program konusundaki krizi çözmek için Amerika ve müttefikleriyle yapıcı yakınlaşmanın stratejisini yürütürken, Devrim Muhafızları, bu adımlara karşı olduğunu bildirisiyle gösterdi. Tahran Belediyesi’nin geçen hafta kent duvarlarındaki anti-Amerikan posterleri indirmesine sinirlenmiş olmalılar.
Artık yaşlanmış ve ülke halkı için külfete dönüşen bir devrimin “koruyucuları” ile “buişler böyle yürümüyor, yeni bir yol bulmak lazım” diyen “reformcular” arasındaki fay hattı ortaya çıktı. Bir sonraki adım, Muradi kardeşlerin asılması... İkili infaz, dünyayı ayağa kaldıracak, reformcuRuhani’nin manevra alanı daralacak.
Yahudi lobisinden ilginç adım...
Bölge ülkeleri işin farkında... Amerika’daki güçlü Yahudi lobisi, ADL’nin başkanı Abe Foxman, nükleer program nedeniyle İran aleyhine Amerikan Kongresi’nde sürdürdükleri lobi çalışmalarını 60 gün süreyle askıya aldıklarını açıkladı. P5+1 olarak adlandırılan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya’nın İran’la bu konuda yapacağı iki toplantının sonuna kadar Yahudi lobisi geri çekilecek, bu, İsrail’in Ruhani’ye yüksek kredi verdiğinin önemli bir işareti...
Türkiye’nin desteği...
Davutoğlu’nun, İranlı mevkidaşı Zarif ile geliştirdiği diyalog, Türkiye’nin de Ruhani yönetimine dönük beklentilerini göstermesi bakımından önemli. İran cumhurbaşkanının aralık ayında Ankara’ya beklenmesi, Başbakan Erdoğan’ın ocak ayında Tahran’a gideceğinin belirtilmesi, Türkiye-İran ilişkisinin yeni dönemini işaret ediyor. İki ülkenin, özellikle, Suriye’de insani yardımların muhtaçlara ulaştırılmasında ve demokratik Suriye yönetiminin oluşması sürecinde işbirliği kararı alması dikkat çekici. Belli ki, Türkiye, Ruhani ile çalışmak istiyor.
Tahran’da yaşanılan güçler mücadelesi, bu kez, bölgesel dengeleri belirleyecek düzeyde gelişiyor.
KANDİL’E HATIRLATMA: Umarım, İran’ın iç güçler mücadelesinde, Kürt gençlerin darağaçlarına yollanması, Kandil’dekiler için alarm zilinin çalmasına neden olmuştur. Demek, Türkiye ile ilişkileri sabote etmek için her yola başvurabilen İran derin güçleri, işi bu noktaya getirebiliyor. Konuyu İran istihbaratının tepe isimlerinden Kasım Süleymani’yle görüşürler mi, bilmem...