O gece, bir siyasetçi, “İstanbul’a seyahat etmek zorunda” bırakıldı.
Hangi gece olduğunu biliyorsunuz.
Kemal Bey’in İstanbul’a intikal ettiği 15 Temmuz gecesinden söz ediyorum.
İki köprü de ele geçirilmiş... İstanbul girişleri tamamen kapalı... Sadece (“kontrollü” olarak) Anadolu geçişlerine izin veriliyor.
Olağandışı hareketliliğini haber alan MİT durumu anlamaya çalışıyor ama darbe değerlendirmesi yapmak ilk anda kimsenin aklına gelmiyor..
Köprüler tutulmadan önce Genelkurmay Başkanlığı’ndan birliklere yazı gönderilmiş: “Kışladan çıkış olmayacak...” Yazı bazı birliklere ya ulaşmıyor ya da mutemet “birileri” tarafından sümenaltı ediliyor
Derken, Ankara ve İstanbul semalarında jetler uçmaya başlıyor.
Kemal Bey o sırada Ankara’da.
Nedense, birden İstanbul’a gitme kararı alıyor
Önceden programlanmış bir seyahat mi bu, yoksa gün içinde mi karar alınıyor?
Bilinmiyor...
Daha doğrusu, bunu bir tek Kemal Bey ve bazı gelişmeler konusunda ona enformasyon sağlayan “sezgisi güçlü” şahıslar biliyor.
Bunu niçin anlattım?
Dün, bir dönem CHP’de görev yapmış, parti yönetimine de yer almış bir “yurtsever CHP’liyle” konuştum.
Söylediklerini “aynen” naklediyorum: “Darbeden önce Kemal Bey’in temaslarına ve kimlerle görüştüğüne iyi bakmak lazım. Kendisine darbenin haber verildiğini düşünüyorum. ByLock’çu danışman tarafından bilgilendirilmiş ve İstanbul’a gitmesi gerektiği söylenmiş olabilir. Seyahati önceden programlandıysa bile, darbe enformasyonu dikkate alınmıştır. Muhtemelen ayakaltında dolaşmaması gerektiği söylenmiştir.”
Bunu kim söylemiş olabilir?
ByLock’çu danışman mı? Başkaları mı?
Bu “başkaları”nın yabancı birileri olma ihtimali yüksekmiş...
Peki, darbeyi Ankara’da karşılamayla, İstanbul’da karşılama arasında ne fark var? Darbe saatinde nerede bulunduğu niçin önemli olsun ki?
Bu sorunun üç cevabı varmış...
BİR- Darbe başarılı olsaydı, bütün siyasetçiler (birçoğu göstermelik de olsa) “güvenlikleri” gerekçe gösterilerek gözaltına alınacaktı. Bazıları da öldürülecekti... Kemal Bey de, ister istemez, güvenliği sağlanacak siyasetçiler arasında yer alacaktı. İstanbul’da bulunduğu için, “darbeciler” ilk el attıkları yerde onu bulamayacaklardı ve bulmak için fazla ısrarcı olmayacaklardı. O da, İstanbul’da sığındığı mahfilde düşünecek zaman bulacak ve gelecek enformasyona göre hareket edecekti.
İKİ- Darbe başarılı olsaydı, Kemal Bey, kendisine ulaşanlara şuna benzer bir değerlendirme yapacaktı: “Siyasi iktidar uyarılarımızın hiçbirini dikkate almadı. Darbelerin çözüm olmadığını hep söyledik ama dinletemedik. Bu sonucu biraz da iktidar partisi hazırladı. Dilerim bundan sonra, Silahlı Kuvvetlerimizin de çabalarıyla hukukun üstünlüğüne dayalı, daha demokratik, daha çağdaş, daha barışçıl ve yolsuzluğun, kutuplaşmanın, kayırmacılığın olmadığı yeni bir siyasal yapıyı inşa ederiz. Bu konuda CHP’nin üzerine düşeni fazlasıyla yerine getireceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.”
ÜÇ- Darbelerin çözüm olmadığını hep söylediklerini ifade ederek zımnen darbe eleştirisi yapan, “darbe eleştirisi” yapmış görünen ve bu şekilde muamele görecek Kemal Bey’in Ankara’ya anti-militarist bir “kahraman” gibi dönebilmesi için o gece İstanbul’da bulunması gerekiyordu. Enterne edilerek “güvenliği sağlansaydı”, kahraman olma fırsatını bulamayacaktı. CHP açısından darbe boşa gidecekti.
Size ikna edici geldi mi, bilmiyorum.
Ben tam ikna olamadım ama bazı konularda aydınlandım.
En azından bir konudaki kanaatim pekişti.
O da şu:
Kemal Bey darbe olacağını biliyordu.