15 Temmuz gecesine ait en çarpıcı anekdotlardan biri, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’ın darbe girişiminin daha ilk saatlerinde, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi kuşatma altında, güvenli değil. İstanbul’a gelin; ben sizi korurum” dediği yolundaki haberlerdi.
Önce şu tespiti yapalım, şahsen Org. Dündar’ın böyle bir ifadesine rastlamadım.
Ancak, 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’ın gece yarısından sonra sokaktaki askerlere “Kışlanıza dönün” uyarısı ve vekaleten Genelkurmay başkanlığına atanması bu rivayeti daha da cazipleştirdi ve üzerinde epeyce konuşuldu.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veya yanından hiç ayrılmayan damadı ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın o geceye dair anlattıklarında bu ayrıntıya rastlamadık.
Çünkü böyle bir diyalog yaşanmadı...
Bir kere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı azıcık tanıyanlar, böyle bir tarzı olmadığını iyi bilir.
Nitekim Sayın Erdoğan Dalaman’dan hareket ettikten sonra güzergahını, kendisi açısından güvenli olan yere göre değil, milleti ile birlikte bu kalkışmaya en etkili biçimde karşı koyabileceği mekana göre belirlemiş ve yanındakilere “İstanbul” demiştir.
İstanbul ‘güvenli’ değildi ki...
Ayrıca o saatlerde 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar’ın, havaalanı için de İstanbul için de “güvenli” ifadesini kullanması mümkün değildi.
Zira 1. Ordu’nun merkezinden çıplak gözle görülebilecek mesafede; Boğaziçi Köprüsü’nde işgal ve katliam bütün vahşetiyle devam ediyordu.
Önceki gün TV kanalları, İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın talimatı ile kontrol kulesinin işgalden kurtarılması görüntülerini, “O sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı havalimanı semalarında dolaşıyordu” ifadeleri eşliğinde yayınladı.
Oysa o sırada bu ayrıntıyı kimse bilmiyordu. Yani, emniyet mensupları o kule baskınını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı ineceği için değil, darbecileri her yerden söküp atma çabalarının doğal akışı içinde gerçekleştirmişti.
Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisinin korunacağı sözünü alması üzerine rotayı İstanbul’a çevirmesini bırakın, Atatürk Havalimanı’nda kendisi için özel tedbirler alınması yönünde bir talimatı bile olmamıştı.
O geceki hain teşebbüsü ‘cumhur’un cesareti, ‘başkan’ın dirayeti ve polisin sadakati sayesinde savuşturduk.
Polislerimizin o geceki soğukkanlı ama kararlı tavrı çok önemliydi.
Zira Emniyet, FETÖ işgali sebebiyle “sabıkalı” bir kurumdu. Nitekim FETÖ, bu kalkışmada Emniyet’teki kalıntılarından da ciddi destek bekliyordu.
Emniyet 15 Temmuz’da aklandı...
Emniyet’in yönetim kadrosu artık vatanını milletini seven kişilerden oluşuyor. Selami Altınok ve Mustafa Çalışkan’ın, FETÖ infaz listesinin tepesinde yer almalarının sebebi de buydu.
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan o akşam Boğaziçi Köprüsü’nden uçuş kontrol kulesine kadar bütün FETÖ işgallerinin; ölüm pahasına kaldırılması talimatı vermiş.
Ve hiçbir yönetici bu talimata muhalefet etmedi ve (tabandaki bazı bireysel ihanetler hariç) Emniyet güçleri tek vücut halinde darbecilerin karşısına dikildi.
Demek ki, FETÖ virüsleri temizlendiği taktirde kurumlarımız tekrar “millî” kimliğine kavuşabiliyor.
Darısı TSK’nın başına...
Bakarsınız bu görev Org. Ümit Dündar’a verilebilir...
Zaten bizim amacımız da bir algı operasyonu yapmak değildir.
Tam aksine, yarınki YAŞ’tan, Org. Ümit Dündar Genelkurmay Başkanı olarak çıkarsa kimse bunu, olmayan bir diyaloğa bağlayıp ucuz yorumlar yapmasın.