Vesayetten kurtuluş mücadelesi yıllarından referanduma, başörtüsü tartışmalarından Gezi Parkı gerilimine kadar yaşanan kritik süreçlerde yükselen tansiyon şimdi de bir başka formda etkisini sürdürüyor.
Dolayısıyla... Dersane tartışmasının “dersane” olmaktan çıktığı andan itibaren konuşulanların ne kadar tatsız olduğunu tekrara hacet yok. Çünkü dersane savunması adına söylenenler ülkenin 10 yıldır yaşadığı bütün kritik değişim süreçlerinde dile getirilenlerden aşağı kalmıyor.
Bir farkla...
Şöyle ya da böyle olgunlukla geçiştirildiğini düşündüğümüz MİT vak’asını hariç tutarsak ilk kez dindar-muhafazakar çoğunluk içinde bir kriz yaşanıyor. Böyle bir krizin varlığı şöyle dursun, kullanılan dil ve sergilenen üslubun laikçi-dindar gerilimini aratmaması hazindir. Sadece bu tablo bile, herkesin zihninde vesayet yıllarını çağrıştırmaya yetiyor.
Bu ilk defa oluyor
Geride iyi hatıralar kalmayacağını söylemiştik; üstüne anekdotlar giderek tatsızlaşıyor.
Bazen açık, bazen dolaylı cümleler sokaktaki insanın hafızasına kazınıyor. İnsanların hafızası da tazeleniyor.
Daha şimdiden geride büyük ve derin izler, kapanması zor mesafeler ve şüpheler kalacağını tahmin etmek zor değildir.
Çünkü, tahmini en zor şeyler gerçekleşiyor.
Mesela, ülkenin en büyük muhafazakar ve İslami sivil toplum örgütlerinin Gülen cemaatine karşı bir açıklama yapmak zorunda kalmalarını tahmin etmek zordu. Birkaç hafta önce kimse böyle bir şeye ihtimal veremezdi. Kimsenin aklından muhafazakar çoğunluğun cemaate yönelik “durun bir dakika” anlamı taşıyan bir bildiri yayınlayacağı geçmezdi. Ama oldu.
Ve ne yazık ki böyle bir şey ilk defa oldu... 97 sivil toplum örgütü son yaşanan gerilime karşı bir araya geldi.
İsmailağa Cemaati, Menzil Cemaati, Erenköy Cemaati, Akabe Vakfı, Hüdayi Vakfı, Safa Vakfı, Sami Efendi Vakfı ve Barla Platformu gibi kuruluşların yanı sıra İHH, Yardımeli, Verenel, Türkiye Beyazay Derneği var. MÜSİAD, ASKON, TÜMSİAD gibi sanayici ve işadamları dernekleriyle birlikte, İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Birliği, ÖNDER ve Ensar Vakfı gibi abide eğitim kurumları o bildirinin altına imza attı.
Bugünlerin kıymetini bilenlerin sesi
Bütün cemaatler, bütün sivil toplum kurumları bir diğerinin sosyal meşruiyetinin teminatıdır. Aynı habitattan beslenir, aynı atmosferi teneffüs ederler.
Cemaat, hem o bildiride ne yazıldığına, ne söylendiğine kulak kesilmeli; hem de imzalara bakmalıdır.
Sonuçta, camileri dolduran, fakir-fukaranın derdini çeken, zulüm yaşandığında varlığını ortaya koyan insanların sesidir bu. Her biri başka cemaate meftun olmuş ama diğerine surat asmamayı bilen insanların sesi. Ülkenin bugün geldiği nefes alma halinin hangi bedeller ödenerek, hangi çileler çekilerek elde edildiğine şahit olanların...
Yıllardır aynı kaygıları taşıyan, aynı acıları çeken, aynı davanın bir ucundan tutarak geldikleri gruplar ve kurumlar şimdi içlerinden birine “Hayır arkadaş. Yanlış yoldasınız” diyorsa, dikkat kesilmek gerekir. O ilanın yayınlandığı gün cemaat için, “Nerede yanlış yapıyoruz?” sorusunu sormanın tam zamanıdır.
Bir arada yaşamanın temel şartı herkesin bir diğerine hesapsız, pazarlıksız dostluk ve kardeşlik göstermesi olduğuna göre bu soruya cevap aramayı geciktirmemek lazımdır.
Dostça, kardeşçe ve nazikçe yazılan o ifadeleri, hiçbir art niyet aramadan altını çizerek anlamaya çalışmalıdır. Kimseye daha fazla küsmeden, daha fazla niyet okumadan...