Nutuk okunalı neredeyse 90 yıl olacak; ama hâlâ kapsamlı bir kritiği yapılamadı.
Atatürk, yıllar sonra Nutuk’ta Mersinli Cemal Paşa’nın konumunun kuşkulu olduğunu belirtmek suretiyle, onun Heyeti Temsiliye’nin hükûmet içindeki temsilciğinin sadece kendi beyanı olduğunu ileri sürerek, aslında geçmişi itinayla temizliyordu. Bu örnekle Nutuk’un hiç olmazsa bir yanlışına değineyim bari. Üzerinde uzun zamandır çalışıyorum çünkü. Nutuk’un bir edisyon kritiği hazırlanmadıkça bu konunun yeterli düzeyde işleneceği kanısında da değilim.
Mersinli Cemal Paşa’nın konumu
Millî Mücadele döneminde İstanbul’da Damat Ferit Paşa’nın istifasının ardından Ali Rıza Paşa Hükûmeti’nin kurulmasıyla birlikte, Heyeti Temsiliye ile yeni hükûmet arasında yakın temasların başladığı aşamada, Mersinli Cemal Paşa’nın yeni hükûmette Harbiye Nazırı olması, yeni gelişmelerin başlangıcı olarak kabul edilmişti. Atatürk, Nutuk’ta bu gelişmeyi şöyle anlatmaktadır:
“Sadrazam Paşa ve rüfekayi kiramının -içlerinde, biraz sonra görüleceği veçhile, Kuvâyı Milliyye’nin murahhası [temsilcisi] olarak Heyeti Vükelâ’ya [hükûmete] dahil olduğunu beyan eden [Mersinli] Cemal Paşa bulunmuş olmasına rağmen- hükûmeti işgal ettikleri güne kadar makasidi milliyyenin [millî amacın] neden ibaret olduğunu bilmediklerini söylemeleri, cayi istigrab görülmeye seza değil midir? Bundan daha ziyade calibi dikkat nokta, makasidi milliyyeye riayet edip etmemek hususunda karar verebilmek için, evvel emirde kongreler mukarreratını talep eylemeleridir.
Halbuki bu kadar dağdağaya ve tatbikatı selefinin sukûtuna bâdi olan kongreler mukarreratını bilmemelerine imkân tasavvur olunabilir miydi? Maksatlarının zaman kazanmak ve bize karşı hiçbir taahhüde girmeksizin, yeni ve şeytanetkâr tedbirlerle milleti iğfal ederek, husul bulmuş olan tesanüt ve irtibatı gevşetmek olduğuna asla şüphe etmedim. Fakat rüptür [ilişkiyi kesmek; bozuşmak] olacaksa, ben de evvel emirde onların bütün muzmerratını millet nazarında tebarüz ettirecek bir tarzı hareketi tercih ettim. Binaenaleyh Sadrazamın ve rüfekayi kiramının talebini is’af ettim. 4 Teşrin-i evvel 1919 tarihli telgrafla, kongre beyannamesini aynen ve nizamnamenin yalnız teşkilâta müteallik nikatı esasiyesini de hulâsaten bildirdim. Muhaberatı resmiyeye hiçbir taraftan girişilmemesi hakkında tekrar umumî tebliğler yapıldı.”
Bu satırlarda Atatürk, açıkça Mersinli Cemal Paşa’nın Heyeti Temsiliye’nin hükûmet içindeki temsilciği rolünü reddediyordu. Ona göre, bu sadece onun beyanından ibaretti. Şimdi bakalım gerçekten de öyle mi?
Ali F. Cebesoy’ın yazdıkları
Şimdi de aynı gelişmenin başkaca paşalar tarafından nasıl anlatıldığına bakalım: Ali Fuat Cebesoy da, anılarında aynı konuya değinmektedir: “Mersinli Cemal Paşa’ya gelince; tamamen bizden sayılırdı. Kendisini hükûmet içinde Kuvâyi Milliyye’nin bir mümessili [temsilcisi] olarak görüyorduk. Hükûmetle olan temasımızı onunla yapacaktık.” (Milli Mücadele Hatıraları: s. 265.)
M. Tevfik Biren’in yazdıkları
Aynı hükûmette yer alan Mehmet Tevfik Biren, anılarında bu konuda şunları yazmaktadır: “Nihayet Sadrazam Paşa, Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa ile istişarede bulunarak, onun aracılık etmesini istemiş ve bu suretle Mustafa Kemal Paşa’yı yumuşatmak çarelerini aramış. Mersinli Cemal Paşa’nın kabinemizde mühim bir vazifesi vardı. Bu da Anadolu ile yapılacak muhaberelere gayri resmî şekilde vasıtalık etmekti. Cemal Paşa, Heyeti Temsiliye’nin hususî mahiyetteki murahhası olarak tanınıyordu. Kendisi gibi ümera arasında mümtaz bir yeri bulunan bu zat, evvelce Anadolu’da müstahdemdi.” (Bir Devlet Adamının Mehmet Tevfik Beyin (Biren) II. Aldülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları, cilt: II, s. 287.)
İşte belge…
Bütün bu yazılanları yeterince tatminkâr bulamayan okuyucular için son bir karar metninden söz ederek, bu konuyu burada bitireyim o halde: Heyeti Temsiliye Kararı (7 Teşrinievvel 335): “Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın kabine nezdinde Heyeti Temsiliye murahhası [temsilcisi] olarak bulunmasına kendi arzusu veçhile muvafakat olundu.” (Bekir Sıtkı Baykal, Heyeti Temsiliye Kararları, s. 14.)
ATATÜRK NUTUK’TAKİ BELGESİNDE Mersinli Cemal Paşa’nın konumunu onaylıyor
Atatürk’ün Nutuk metnine ilâve ettiği bir telgraf, zaten kendisinin de bu durumu o zaman kabul ettiğini açıkça göstermektedir:
Sivas, 7/10/1919
Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri’ne
Kemali samimiyet ve büyük teminatla arz ederiz ki, kabine ibraz buyurduğu ciddiyet ve samimiyetine mukabil, Heyeti Temsiliye, ne dahile ve ne harice karşı hiçbir vakit hâkim vaziyeti almayacak, bilâkis müttehiden kabul buyurulan nikatı nazar dairesinde, hükûmetin nüfuz ve kuvvetini tahkim ve takviyeyi, vatan ve milletin selâmeti için vazife addecektir. Bu hususta kat’îyen şüphe ve tereddüt buyurulmamasını arz ve rica ederiz. Bilhassa zâtı devletlerinin, nizamnamemizin sekizinci maddesi mucibince, doğrudan doğruya Heyeti Temsiliyemiz azası sıfatiyle kabinede murahhas [temsilci] bulunmaları, tarafeynin icraat ve mukarreratında temini mutabakatı kâfil olacağı cihetle baisi memnuniyettir.
TEMSİLCİĞİN BELGELERİ: HEYETİ TEMSİLİYE KARARLARI
Heyeti Temsiliye Kararı
(7 Teşrinievvel 335): “Harbiye Nazırı Cemal Paşa vesatatiyle kabinenin eylediği cevabi beş maddenin kabulü ile yeni kabine ile anlaşılmaya ve müzaharete karar verildi.” (Baykal, age, s. 14.)
Heyeti Temsiliye Kararı (7 Teşrinievvel 335) : “Hükûmeti seniye ile âmâli milliyye arasında itilâfı tam vuku bulunduğunun tebşirine ve teşkilâtı milliyemiz heyetleri beyninde servis suretiyle telgraf muhaberâtının icrasına hükûmetçe müsaade buyurulduğuna ve binaenaleyh Ferit Paşa Kabinesi’ne karşı muhaberatıı resmiyenin kat’ı hususunda ittihaz edilmiş olan tedabirin ref olunması lüzumuna ve Heyeti Temsiliye tarafından Zâtı Hazreti Padişahîye vuku bulan şükranı mutazammın maruzat suretinin ve bu babda Heyeti Temsiliye beyannamesinin keşidesine karar verildi.” (Baykal, age, s. 14.)
Heyeti Temsiliye Kararı (11 Teşrinievvel 335): “Rüesâyı mülkiye ve askeriyeden âmâl ve makasadı milliyeye muavenetleri dolayısiyle hükûmeti sakıtaca azledilenlerin mahallerinde ibkası ve ihanetleri malûm olanların tebdili hakkında müracaat vârid olmağla tebeddülât ve tâyinlerde maruzatı mezkûrenin nazarı dikkate alınması hakkında kabine nezdinde murahhas Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya yazılmasına karar verildi.” (Baykal, age, s. 16.)
Bu resmî kararlar; Mersinli Cemal Paşa’nın Heyeti Temsiliye’nin yeni hükûmet içindeki temsilcisi
olduğuna dair bilgiyi kanıtlamaktadır.
Mersinli Cemal Paşa’nın anıları hakkında
Bu münasebetle belirtmeliyim ki, 20-21 Ekim 1997 tarihinde ODTÜ’de düzenlenen “70. Yılında Atatürk’ün Büyük Nutku Sempozyumu” sırasında, sunduğum tebliğden sonra söz alan Sayın Ercüment Kuran, General Mersinli Cemal Paşa’nın da, Nutuk’a yanıt veren türden, Milli Mücadele anılarını kaleme almış olduğunu ve bir süre önce de ailesinin kendisine başvurarak, anıların yayınlanmasının mümkün olup olmadığını sorduğunu açıkladı. Kuran, yaptığı açıklamada, Atatürk’e hakarete varan nitelemeler ile dolu olduğundan, anıların yayınını şimdilik uygun görmediğini belirtti. Bir gün (ama yakın bir gelecekte) bu anıların da okunmasının mümkün olabilmesini dileyelim. (Cemil Koçak, “Nutuk ve Diğerleri”, Geçmişiniz İtinayla Temizlenir, s. 173-200.)