Nusayrilik İslam-Şia, Hristiyanlık, Zerdeüştlük ve Maniheizm gibi unsurlardan meydana gelen senkretik bir inanç. 19. Yüzyılda Tarsus'a gelen seyyah Theodore Bent, "Gizem Dini: 19. Yüzyıl Osmanlı Çukurova'sında Nusayri Alevileri Üzerine Bir Saha Araştırması" adlı çalışmasında cemaati anlatır. Gizli ayinlerinden, şeyhlerinden ve toplumla olan ilişkilerinden bahseder. Tarihçiler, seyyahlar, dinler tarihçisi, sosyologlar Nusayrilar hakkında birçok bilgiye sahip.
Nusayrilik, dokuzuncu yüzyılda yaşayan Muhammed B. Nusayr tarafından geliştiriliyor. Şia'nın aşırı batıni yorumu olan Gulat olarak değerlendiriliyor. Muhammed B. Nusayr sonrasınd, El-Hasibi önemli bir şahsiyet. Kurucu imam. Nusayrilik inancına ilişkin Mecmu'u adıyla kitap yazar. Kitap, cemaatin kutsal metni kabul ediliyor. Kur'an-ı Kerimi taklit eder.
Nusayrilik, din sosyolojisi açısından sır tarikatı-mezhebi özelliklerine sahip. Bu açıdan agnostik tarafı baskındır. Tanrının hakikat doğasının ilhamla yoluyla sır olarak Muhammed B. Nusayri'ye ulaştırıldığına inanılıyor. Sır, şeyhe Tanrı tarafından verilir. O da bu sırrı herkesle paylaşmaz. Sırrı taşımak, onu gizlemek ve gerektiğinde onun için ölümü göze almak gerekir. Sır, dinsel topluluğun var oluşunun en önemli tarafıdır. Nusayri cemaatinde 18 yaşına gelen erkeğe sır teklif edilir. Sır, hayatı pahasına korumak adına belli ritüeller, yeminler ve törenler eşliğinde verilir. Sırrın gizliliği esastır. Yüzyıllarca sır olarak devam eden inanç, zamanla gün yüzüne çıkar. Bunu açıklayan bazı insanlar cezalandırılır. Nitekim Nusayri din âlimi Adanalı Süleyman Efendi, Hristiyanlığa geçerek kaynaklarını gün yüzüne çıkarıp yayınladığı için katledilir.
Sır, iki temel özellikten kaynaklanıyor. Birincisi senkretik inanç, genel toplum tarafından heretik özellikleri nedeniyle hoş karşılanmaz, büyük tepkilere neden olur. Bu durumda inanç kendisini sıra çevirerek gizler. Kendisini korur, güvenceye almaya çalışır. İkincisi ise sır, gizemdir. Ezoterik olmanın getirdiği cazibeyi içermektedir. Nitekim Grek ve Helen dönemlerinde de bu tür dinsel gruplar var. Sır dinleri ve sır tapınakları farklı toplumlarda görülmektedir. Böylece takiyye de sır inançlarına mahsus bir yöntem olarak gelişir. Gizemli ve gizli inançlarda bulunur.
Nusayriliğin diğer önemli yönü ise hulul, yani Tanrının insanda bedenleşmesi ilkesi. Tanrı, Hz. Ali'de bedenleşir! Hz. Ali, Tanrı insan haline gelir. Bütün sırlara vakıftır. Onun sözleri ve yaklaşımları kutsal, mutlak ve masumdur. 12 imamla sürüp gelir. Hatta sonrasında Nusayri şeyhlerle bu sırlar devam eder. Yedi devirle beraber bedenin Tanrısallığı yeniden yaşar. Yedi devir, yedi dirilişi, yedi bedenleşmeyi, yedi yaşamayı anlatır. Burada ruh göçü (reenkarnasyon) görüşü hâkimdir. Her sırra aşikâr olan yedi defa tekrar farklı bedenlerle dünyaya gelir.
Nusayriler, kutsal metinlerinin Mekke Mina'da, Kuran'dan önce indiğine inanırlar. İmamlarının bu metinlerle hareket ettiklerini düşünürler. Elbette bu metinler tarih içinde oluşmuş ve eklemelerle devam etmiştir.
Kuran-ı Kerimi kabul ediyorlar. Ancak yorumlarken aşırı öznel(batıni) bir tutum içerisindedirler. Kur'an'ın ayetleri keyfi bir şekilde açıklanır. Hristiyanlık, Zerdüştlük ve Maniheizm gibi inançlarla sentezlenir. Nitekim Tanrının Hz. Ali'de bedenleştiği yaklaşımı, Hristiyanlıktaki Tanrının Hz. İsa'da bedenleşmesinin aynısıdır. Bazı oryantalistler de Nusayrilerdeki bu yönlere bakarak Hristiyanlıkla bağ kurmuş. Hatta misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuşlar. Örneğin 1880'lerin başında, Mersin Amerikan Protestan Kız Mektebi, 20-25 kızı Lazkiye'den getirerek onları Hristiyan yapmaya çalışırlar.
Nusayrilik, Arap Aleviliği olarak da bilinir. Çünkü bu inancı savunanlar Arap. Alevi adı özellikle Fransızların işgaliyle beraber kullanılır. Kendi içlerinde apayrı inanç-etnik topluluğu meydana getirirler. Bu açıdan da Türkiye'de çoğunluğu oluşturan Türkmen Aleviliğinden farklılaşırlar. Nitekim beraber yaşamazlar, etkileşime dayalı ilişkileri de yoktur. Kendi başlarına ayrı bir dini-etnik kimliği temsil ederler.