-WASHINGTON-
Siz bu satırları okurken biz, Nükleer Güvenlik Zirvesi için Washington’da olacağız.
Bu zirvede dünya liderleri, nükleer silahların terörist grupların eline geçmemesi için çare arayacak!
Ankara, İstanbul, Brüksel ve Lahor’daki toplu katliamların hemen ardından düzenlenen bu zirveye, terör damgasını vuracak. Söz alan bütün liderler bu saldırıları şiddetle kınayacak ve terörle mücadele üzerinde duracak.
Peki bu zirve, dünyanın korkulu rüyası haline gelen teröre çare olacak mı?
Bu soruya “evet” demeyi ne kadar çok isterdik. Ama ne yazık ki hayır...
Çünkü, samimiyetle yaklaşmadığınız hiçbir meseleyi çözemezsiniz ve buradakilerin büyük çoğunluğu bu konuda samimi değil.
***
Ev sahibinden başlayalım...
Siz bir “Terör Örgütü”nün liderini ve bütün firarilerini ülkenizde barındıracaksınız hatta siyasi ve ekonomik her türlü desteği vereceksiniz hatta Türkiye’ye karşı koz olarak kullanacaksınız.
Bu da yetmeyecek; Türkiye’de 30 yıldır kan döken bir terör örgütüne, Suriye versiyonu üzerinden her türlü desteği vereceksiniz. Sonra da teröre karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz.
Ya diğerleri?..
Uzun söze hacet yok. Brüksel’de ve Ankara’da patlayan bombaları aynı görüyor ve değerlendiriyorlarsa biz burada boş konuşuyoruz demektir. Ama değilse -ki maalesef değil- o zaman da bu ülkelerin terör hakkında söyledikleri boş laftır.
Son yıllarda terörle yüzleşen batılı ülkelerin terörden şikayet etmeye hakkı yoktur.
İkiyüzlülük Suriye’de ortaya çıktı
PKK’yı yıllarca ulusal çıkarları için kullananlar şimdi de Suriye’yi karıştırarak adeta bir terör tarlasına çevirdiler.
Türkiye’ye yönelik hedef ve stratejiler gereği Suriye’de kullanılan terör örgütleri çeşitlendirilmiş, özellikle uydurulan “Radikal İslam” söylemi ve buna dayalı üretilen DAEŞ bir taraftan bir maymuncuk gibi dağıtılmak ve boşaltılmak istenen bölgelere yönlendirilmiş, diğer taraftan da “terör”e karşı gösterilmesi gereken tepki ve tavır da bu örgüte teksif edilerek 30 yıllık terör örgütü boşluğa çıkarılmış hatta DAEŞ ile mücadele ediyor gibi gösterilerek meşrulaştırılmıştır.
Türkiye’nin, terör örgütlerine karşı ayırım yapılmaksızın tepki gösterilmesi çağrıları ve PYD/PKK’nın terör örgütü olduğuna dair bütün çarpıcı delillerine rağmen bu çifte standardı açıkça sürdüren batı, son dönemde bu iki örgütün yöntem ve sonuç bakımından birbiriyle tıpatıp aynı eylemler yapması bu ülkelerin bu samimiyetsizliğini açık ve net biçimde ortaya koymuştur.
Bu silahlar tehlikesiz mi?
Nükleer silahların terörist grupların eline geçmesini gerçekten ciddi bir tehdit olarak görüyor, bunun için zirveler düzenliyorsanız, aynı terörist grupların konvansiyonel silahlarla donanmasına göz yummak hatta aktarmalı olarak silahlandırmak hiç mi tehlike ve tehdit arz etmiyor. Paraşütle indirdiğiniz silahların tünellerle aktarıldığı Türkiye’de kaç masumun canını aldığı hakkında bir bilginiz var mı? Ve siz hâlâ Türkiye’deki silahsız teröristlere sahip çıkıyor, ifade özgürlüğü masalı okuyorsunuz?
Kaldı ki sizin, “Nükleer Tehlike” konusunda da sabıka kaydınız oldukça kabarık.
Ortadoğu’daki asıl fitne kaynağı olan İsrail’in nükleer silahlarını hiç mesele etmezken, zenginleştirilmiş uranyumu silah yapımında kullanmayacağı teminatı veren İran’a dünyayı dar ettiniz. Öte yandan Saddam’ın; olmayan kimyasal silahlarını bahane ederek Irak’ı işgal ettiniz. Suriye’de “Kimyasal silah kullanımı kırmızı çizgimizdir” dediniz, Esad çizginizi çiğneyince de sessizce silip unuttunuz!
Gel de bu zirveden sonuç bekle...