İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’nın oluşturduğu 5+1 Grubu’nun Kazakistan’da yapılacak “nükleer görüşmelerine” üç gün kala gelen açıklama, bölgedeki gerginliği tırmandıracak kıvamda...
Açıklamanın sahibi, İran’ın nükleer programını dünya adına takip etmekle görevli Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu BaşkanıYukiya Amano...
Amano, bugüne kadar İran’da yaptıkları denetimlerden, bu ülkenin nükleer bomba yapma yönünde gizli çalışmalar yürüttüğü yönünde şüphelerin doğduğunu söyledi.
Açıklama, nükleer programının sağlık hizmetleri ve enerji ağırlıklı olduğunu savunan Tahran açısından ciddi bir soru işareti kuşkusuz...
İran’ın nükleer programı ile ilgili endişeleri bugüne kadar İsrail ve Amerika dile getiriyor, dünya, konuya biraz da soğukkanlı yaklaşılmasından yana tavır alıyordu. Fakat Amano’nun açıklaması, sorunun artık küresel endişe kaynağı olduğuna işaret ediyor.
Sekiz ay kaldı...
Kısa bir bilgi aktaralım: Batılı istihbarat birimlerinin elde ettiği veriler, İran’ın önümüzdeki sekiz ay içinde en az beş adet nükleer bomba yapabilecek kapasiteye ulaşacağını gösteriyor. Ülkede kurulu 9.053 santrifüj, uranyum zenginleştirme programını aksatmadan sürdürüyor, bunlara yakında 3.606 santrifüjün de katılması bekleniyor. Amano’nun endişe belirttiği çalışmalar bu süratte devam ederse, dünya, bu yıl içinde elinde nükleer bomba yapımına müsait Uranyum-235 bulunan bir İran’la karşı karşıya kalacak.
Tahran, bu kapasiteyi geliştirdikten hemen sonra ilk nükleer bombasını yapacak mı? Büyük olasılıkla hayır...
Fakat, hedefinin, 5+1 Grubu ile masaya daha güçlü oturmak olduğunu artık herkes anlamış bulunuyor.
100 milyar dolarlık kayıp...
Dünyadaki şüpheleri artıran gelişme ekonominin gerçeklerinden kaynaklanıyor. İran, nükleer programı nedeniyle karşılaştığı ekonomik ambargo nedeniyle bugüne kadar 100 milyar dolar kaybetmiş durumda. Sokaktaki İranlı perişan. Tahran’ın kendi iç istikrarını tehdit eden bu inadı ise normal değil. Bu durum, Tahran’ın “gizli niyetleri”nin en önemli kanıtı olarak da değerlendiriliyor.
İran’a kara harekatı...
Başkan Obama’nın son İsrail ziyareti, Kazakistan’da yapılacak 5+1 Grubu-İran görüşmelerinde de bir sonuç alınamaması halinde İran’a dönük bir askeri müdahalenin dünya gündemine geleceğini gösteren bilgiler ile yüklü.
Bir yanlış anlamayı burada hemen düzeltelim: Bir ülkenin nükleer programının devre dışı bırakılması, ancak, bir kara harekatı ile mümkün. Hava harekatı, hedef ülkenin nükleer programının risklerini ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bu nedenle, “İsrail İran’ı vuracak” başlıklarının askeri açıdan bir anlamı yok. Amerika başta, Batılı ülkeler, İran’ın nükleer kapasitesini yok etme kararı aldıklarında mutlaka, bu ülkenin uranyum zenginleştirme tesislerine asker sokmak, zenginleştirilmiş uranyuma el koymak ve bu tesislerin yerin altındaki hava bombardımanından etkilenmeyen bölümlerini mayınlayarak kullanılamaz hale getirmek zorundalar.
Yani... İş, o kadar kolay değil...
Irak ve Suriye’de ne yaşandı...
İsrail Hava Kuvvetleri, 7 Temmuz 1981 günü düzenlediği “Babil Operasyonu” ile Irak’ın Osirak nükleer reaktörünü vurduğunda bu reaktör zaten henüz inşa aşamasındaydı ve bombardıman Saddam Hüseyin’in nükleer programının da ortadan kalkmasına neden oldu.
Oysa, İsrail’in, Suriye’nin Kuzey Kore’nin desteğiyle kurduğu ve içinde nükleer bomba yapımına elverişli uranyumun depolandığı nükleer tesisine karşı 6 Eylül 2007’de gerçekleştirdiği “Zeytinlik Harekatı”nda çok farklı bir senaryo yaşandı. Tesise önce İsrailli komandolar girdi, Beşar Esed’in Kuzey Kore’den aldığı uranyuma el koydu, tesisin yer altındaki bölümlerini bir daha kullanılamaz hale getirdi. Devamında yaşanılan hava harekatının ise bu komandoların helikopterleriyle Irak’taki bir Amerikan üssüne kaçışını kolaylaştırmak için şaşırtmaca amaçlı düzenlendiği daha sonra anlaşıldı. Çünkü Suriye tesisinde uranyum vardı ve bu tesis inşa değil, işletme aşamasındaydı.
İran’daki nükleer üretim alt yapısının Suriye’nin çok önünde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, üzerinde konuştuğumuz, İran’ın nükleer tesislerinin havadan bombalanmasının çok ötesinde bir askeri harekattır.
Dünyadaki tüm dengeleri yerinden oynatacak bir büyük bela sınırlarımızda dolaşıyor... Bu cümleyi bir uyarı kabul ediniz...