Almanya’da Türkiye çıkışlı, başka ülkeler çıkışlı insanların nazi bozuntusu, derin devlet destekli gruplar tarafından öldürülmesi çok korkunç.
Bu cinayetlerin arkasında devletin bir kesiminin bulunduğu iddiası daha da korkunç, Almanya için gerçekten utanç verici bir durum, umarım Almanya bu meselenin altından, tüm karanlık noktaları en sonuna kadar aydınlatarak, devlet onurunu kurtararak çıkar.
Bu süreçte öldürülmüş vatandaşlarının hakkını en son noktasına kadar korumak amaçlı davranan Türkiye Devleti, bir nokta hariç, doğru yapıyor,sözcülerinin açıklamalarını izliyorum, çok büyük bir bölümüne de bir Türkiye vatandaşı olarak katılıyorum.
Ancak, Almanya mahreçli bu çirkin görüntünün, mesela yine nazi bozuntusu bir kadının mahkemede, tutukevinde rahat davranışları kadar başka bir yüzü daha da var ve bizim de en azından NSU meselesi kadar bu meseleyi de aynı üslup ve kararlılıkla tartışmamız şart; bu kez de bizim devletimizin devlet onuru açısından.
Almanya’daki ırkçı NSU davasının gelişmeleri, bu konuda yaşananlar, zanlıların davranışları bizdeki Dink davasına ne kadar benziyor, umarım bu benzerlik herkesin dikkatini çekiyordur.
Malum alman kadının mahkemedeki, tutukevindeki davranışları bizleri haklı olarak rahatsız ediyor ama kimse nedense Ogün Samast yakalandığı zaman kendine güvenlik görevlisi diyen bazı polis ve askerlerin Samast ile bayrak altında resim çektirdiklerinden bahsetmiyor.
Daha da vahimi bu iğrenç görüntünün gazetelere yansımasından sonra bu sözde güvenlik görevlileri hakkında en küçük bir soruşturmanın açılmamış olmasını ve bilahare de terfi ederek bir yerle atanmış olmalarını kimse hatırlamıyor, kimse eleştirmiyor.
Dink duruşmalarının bir bölümüne katıldım, Yasin Hayal’in, Erhan Tuncel’in rahat davranışları o malum alman kadının davranışlarını hiç aratmıyordu doğrusu.
Türkiye’nin ırkçı alman davasındaki tutumu doğru bir tutumdur ama bu tutumun sonucunda etkin bir sonuç alınabilmesi herkesin, devletin bu korkunç konularda çifte standartlı davranmamasına bağlıdır.
En azından, devlet olma bunu gerektirmektedir.
Alman derin devletinin bir bölümünün nazi flörtlerini, hele vatandaşlarımızın öldürülmelerine kadar uzanmış ise, çok sert eleştirelim ama bunu yaparken de Erhan Tuncel’in ikili oyunu esnasında Hrant Dink cinayeti duyumlarını aktardığı kamu görevlilerinin kimler olduğunu, bu sözde kamu görevlilerinin bu ihbarlar karşısında neler yaptığını, daha doğrusu neler yapmadığını, daha sonra da nasıl bir süreçle terfiler aldıklarını unutmayalım, bu durumu da en azından ırkçı alman davasını, alman derin devletini eleştirdiğimiz ölçüde eleştirerek yapalım.
Bırakın, devlet değerlerini, sadece insan olabilmek için bunu yapalım.
Haber Taraf gazetesinde çıkmış, ben Zaman gazetesinde okudum, Özal suikastına yönelik olarak, bu davanın görevi bırakmak zorunda kalan, kızı kaçırılan savcısı Uğur Tönek’in yeni açıklamaları, Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’na ilişkin söyledikleri inanılmaz.
Sayın Uğur Tönük burada, Sayın Sabri Yirmibeşoğlu hayatta, Kartal Demirağ bir yerlerde, Demirağ’ın Kıbrıs maceraları malum, suikastın yapıldığı kişi dönemin Başbakanı ama nedense bu konunun üzerine gidilemiyor.
Dink davasında ihbarlar kimin önüne gitti, kimler bu ihbarları sümenaltı yaptı, Özal suikastının üzerine neden gidilemiyor?
Bu soruların cevabını doğru dürüst bir biçimde veremediğimiz sürece ırkçı alman NSU davasının takipçisi olmamızın bir anlamı pek yok galiba.
Böyle bir çifte standartla netice almamız da zaten mümkün olamaz.