Yeni anayasamızda “millî mensûbiyet” ifâdesi bulunmamalıymış!
Yâni “Türk” demek cızzz!
Ya de diyecekmişiz?
“Türkiye Cumhûriyeti vatandaşı”!
Tabii “elinin körü” de diyebiliriz, hattâ daha bile uygun düşer!
- Milliyetiniz?
- Türkiye Cumhûriyeti vatandaşı.
- Yâni Türksünüz!
- Hayır, Türk değilim, Türkiye Cumhûriyeti vatandaşıyım!
Bu dâhiyâne fikri ortaya atan aklıevvellere sesleniyorum, şunu bir yabancı dile çevirip de o dili konuşanlara gösterin, bakalım ne diyecekler?
Yâhut daha kestirmesi onlara hangi milliyetden olduklarını sorun, bakalım “Fransız’ım/Alman’ım” vs. diye mi cevab verecekler yoksa “Fransa Cumhûriyetivatandaşı/Almanya Federal Cumhûriyeti vatandaşı” filan diye mi?
Bakınız bakalım pasaportlarında “Fransız/Alman/İngiliz” vs. mi yazılı yoksa “Bilmemne Cumhûriyeti vatandaşı” mı?
İnsan utanır, be!
Bâri bundan sonra kültür bakanı olacaklardan, daha evvel en az beş sene aktif PKK üyesi olduğuna dâir belge de isteyin ki oraya yanlışlıkla bir Türk gelmesin!
Ama asıl utanması gerekenler bu edebsizliği teklîf etme cür’etini gösteren içinden pazarlıklı esâfile ilk anda haddini bildirmeyip de üstelik ciddî ciddî tartışma haysiyetsizliğine yatanlardır!
Onlara şu basit gerçeği hatırlatayım:
Ben gerçi tesâdüfen “kavmî” olarak da Türk’üm ama bunun “resmî/siyâsî” ısbâtı ve belgesi pasaportumun “milliyet/nationalité” hânesine yazılı olan “Türk” şerhidir!
Orada “Türkiye Cumhûriyeti vatandaşı” yazılı değil “Türk” yazılı “Türk”!
Anlaşıldı mı?
Ve öyle yazılı olmaya devâm edecekdir!
Değiştirmeye gücünüz yetiyorsa bir deneyin, bakalım ne olacak?
Eğer not edemediyseniz tâne tâne bir kere daha söyleyebilirim!
Burada milliyetin rolü yokdur!
Bir Rus/Çinli/Fransız/İtalyan/Sûdanlı/İspanyol etc. Türk uyrukluğuna geçerse o andan îtibâren o artık bir “Türk”dür!
Şunu herkes kafasına soksun artık!
Millet ve milliyet
Şunları onyıllardır söyleye söyleye dilimde tüy, kalemimde mürekkeb bitdi:
(Heveskâr muharrirlere not: Burada “bitmek” fiilinin iki ayrı mânâdaki olağanüstü zarif kullanılış tarzına bilhassa dikkatinizi çekerim! Hem “boy vermek” hem “sona ermek” anlamına, enfes!!!)
Evet, onyıllardır diyorum ki “milliyet” kelimesi bizde bir “millet”e mensûbiyet ve bir “kavm”e mensûbiyet olmak üzere iki bağlamda kullanılır. Yâni bunlardan ilki “politik”dir ikincisi “biyolojik”dir.
Pasaportumdaki “Türk” ibâresi benim politik kimliğime atıfdır. Ama karar verip meselâ Alman vatandaşlığına geçseydim o zaman, bana verecekleri Alman pasaportundaki “milliyet” hânesinde “Alman” yazılı olacakdı.
Şurda burda gerekirse de “Türk asıllı Alman” şeklinde îzâh olunacakdı ve oradaki “Türk” kelimesi benim önceki “kavmî” mensûbiyetimi değil “siyâsî mensûbiyetimi, “uyrukluğumu” gösterecekdi.
Şimdi bütün bu alelâde, beylik, harcıâlem bilgiler ortada iken ansızın ortaya bir sun’î tartışma konusu atarak akılları karıştırmaya tevessül etmek bence iyi niyetle kaabil-i te’lîf olmayan bir davranışdır.
Allâhu (celle celâlûhu) ‘alem!
Şehidler ve müntehirler
Son on yıl boyunca ordumuz PKK’ya karşı savaşırken 601 şehid vermiş.
Aynı süre içinde TSK içindeki şartlara dayanamayarak intihâr eden Mehmedciklerimizin sayısı ise 965!!!
İyi mi?
Yeryüzünde, savaşırken verdiği kayıplar canına tak deyip intihâr edenlerinkinden daha düşük ikinci bir ordu daha var mıdır bilmiyorum.
Şanlı kumandanlarımız bu haberi okuyunca...Yok... Bu cümlenin sonunu getirirsem başım belâya girebilir. Zîrâ bizim memleketde...Yok... Bu cümleyi de beğenmedim.
Hulâsâ, bu çocuklar maalesef sizlere ömür.
Ne diyelim, kısmet.
Mahviyyâne bir düzeltme
1917 Ekim Devrimi’nin dört önder şahsiyeti vardır:
Vladimir Lenin, Lev Trotskiy, Gürcü Yosip Stalin ve Başkurt Türkü Mirseyit Sultangaliyev...
Aziz Ahbâbım Aziz Üstel dün bu sonuncusuna dâir fevkalâde önemli bir yazı yayınladı. Bunu, tesâdüfen atlamış bütün okuyucularımıza harâretle tavsiye ediyorum.
Bu vesîleyle bir de ufak düzeltme yapmama izin istirhâm ediyorum, Aziz Bey inşallah kızmaz:
Mûmâileyh’in adı Sultan Galiyev (Alioğlu) değil Mirseyit Sultangaliyev (1892-1940).