Türkiye, son on yılda önemli işler başardı. Tarihimizle yüzleşiyoruz, darbecileri ve devlet içindeki kirli yapılanmaları yargı önüne çıkarıyoruz. Kısacası, demokrasi hafızamızı temize çekiyoruz.
AK Parti hükümeti, on yıllık iktidarında demokratikleşme ve sivilleşme mücadelesinde bir başarı öyküsünün altına imza attı. Bu cesur mücadelenin sonucunda, Türkiye demokratikleştikçe normalleşti, normalleştikçe parlamenter sistem ve demokrasi değer kazandı.
Ancak ne hikmetse, futbolda “eski Türkiye”nin kirli yapılarından ve alengirli işlerinden bir türlü kurtulamadık.
***
2011-2012 futbol sezonuna dönüp baktığımızda, kocaman bir kabus fotoğrafıyla karşılaşıyoruz. Şike iddiaları, savcılar, mahkemeler ve uzayıp giden bir süreç... İddiaları abartılı bulabiliriz, haksızlıklar yapıldığını da düşünebiliriz.
Ama bir şeyi biliyoruz ki, futbol sektörünün aktörleri çok da temiz değil.
Yasaları değiştirdik, kuralları değiştirdik, etik kurullarda “şike bir varmış, bir yokmuş” dedik ama bir şeyler yine de hep eksik kaldı.
Her şeyi yaptık ama vicdanları rahatlatamadık.
Ne kadar işler yolunda, her şey temiz desek de, vicdanlarda “adalet”in eksik kaldığı duygusu, sporun cazibesini solduruyor, kolektif huzuru dinamitlemeye devam ediyor.
Oysa futbol, bir temaşa sporu. Rekabetiyle, gerilimiyle zaman zaman sevinçler, hüzünler oluşturan ama kesinlikle bir coşkunun adresi olmak durumundadır.
Düşünün bir kere, bir final maçı oynanıyor ve sonunda kupa töreni yapılacak. Futbol için, bundan daha güzel bir görsel şölen günü olabilir mi? Ama yapılamıyor, stadın ışıkları söndürülmüş, her taraf savaş alanı gibi. Bütün bu işleri koordine etmekle görevli federasyon ise ortalarda yok. Tam bir kabile görüntüsü...
“Yeni Türkiye”ye asla yakışmayan görüntüler... Çok şükür ki, bu ülkede Başbakan Tayyip Erdoğan var. Hemen duruma müdahale ediyor ve kupanın stadyumda verilmesini sağlayarak kaosa son veriyor.
Eğer bu ülkede, bir Futbol Federasyonu var idiyse, Türkiye bu skandal görüntüleri yaşamamalıydı. Federasyonun eline yüzüne bulaştırdığı bir organizasyonu bile Başbakan’ın hal yoluna koymak zorunda kalması gerçekten acı bir durum.
Evet, futbolda çok ağır bir depresyon dönemi yaşadık, ancak zor da olsa güç bela bir ligi tamamlayabildik.
Şimdi, Federasyondan kulüp yöneticilerine, medyadan futbolcusuna kadar herkesin oturup, içtenlikle bir muhasebe yapması gerekiyor.
Kabul edelim ki, futboldaki seviye maalesef içler acısıdır. Önümüzdeki tablo, bir taraftar asabiyetinin ötesinde hastalıklı bir ruh halinin acıklı bir ruh haline işaret etmektedir. Sokağa taşan öfke kontrolden çıkmıştır.
Öyleyse, final gecesinde yaşadığımız bu manzarayı ne yapıp edip hafızalarımızdan silmeliyiz.
Türkiye her alanda topyekun bir değişim ve dönüşümü yaşarken, futbol camiasının kirliliği bir beslenme kaynağı olarak görmesi düşünülemez. Öyleyse, arınma için, temiz futbol için bundan daha uygun bir zaman olamaz.
Güle güle güzel insan
23. dönem Trabzon Milletvekilimiz Mustafa Cumur’u kaybettik. O güzel bir insandı, dosttu... Yüreğinde kocaman bir dünya vardı. Sevgi ve muhabbet doluydu. Seni dualarla uğurluyoruz güzel insan. Allah rahmet eylesin.