Devlet törenleri 28 Şubat’ın çirkin, karanlık günlerinden beri ve hatta daha da öncesinden beri hep sorun oluşturuyorlar.
TSK’nın 30 Ağustos törenlerini sahiplenmesi bir ölçüde anlaşılabilir bir şey idi ama türbanlı Başbakan, bakan, milletvekili eşlerinin çağırılmaması büyük bir kepazelik idi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başkomutan sıfatıyla evsahipliğini üstlenmesi bir ara çozüm oldu ve bu kepazelik şimdilik ve çok kısmen aşıldı gibi duruyor.
Devlet protokolü demokratik bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi düzenlenmediği sürece devlet törenleri sakaletlerini muhafaza edecekler.
Bu seneki 30 Ağustos törenlerinden aklımda bir resim kaldı.
Sayın Gül devlet protokolünü kabul ediyor, Sayın Başbakan’ın elini sıkıyor, Sayın Başbakanı Sayın Necdet Özel (Genelkurmay Başkanı) izliyor, Sayın Özel’in arkasından da Ana Muhalefet Partisi Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geliyor.
12 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen yeni devlet protokolüne göre bir numarada TBMM Başkanı var, Cumhurbaşkanı’na protokol numarası verilmiyor; resimde TBMM Başkanı görülmediğine göre herhalde fotoğrafçı Sayın Cemil Çiçek sonrası deklanşöre basmış.
Sayın Kılıçdaroğlu, Ana Muhalefet Partisi Başkanı sıfatıyla dördüncü sırada, Genelkurmay Başkanı’nın arkasında ama Genelkurmay Başkanı’nın arkasında olan sadece Sayın Kemal Kılıçdaroğlu değil, tüm başbakan yardımcıları, bakanlar, milletvekilleri.
Başka bir ifadeyle TBMM Başkanı ve Başbakan dışında tüm seçilmişler yeni devlet protokol sıralamasında bir devlet memuru olan Genelkurmay Başkanı’nın arkasından geliyorlar (eskisinde de öyle idi).
Star Gazetesi okurlarımıza bir soru yöneltmek isterim doğrusu.
Bu manzara, yani sıfatı Genelkurmay Başkanı da olsa, bir devlet memurunun protokol sıralamasının, tüm bakanların, tüm seçilmiş milletvekillerinin önünde oluşu siz okurlarımıza nasıl görünmektedir?
Üstelik bu protokol 28 Şubat günlerinden kalma bir protokol da değildir, düzenleniş tarihi 12 Mayıs 2012’dir.
Bir hatırlatma yapmak ya da bir bilgi kırıntısı aktarmak isteyebilirim, Fransa’da, şimdilerde çok eleştirilen Fransa’da, genelkurmay başkanları devlet protokolünde altı yüzüncü ( sayıyla 600) sıradalar çünkü tüm seçilmiş parlamenterler önce geliyorlar.
Ramazanda bir iftar yemeğinde beraber olduğumuz çok üst düzey bir AK Partili ile bu sorunları konuştuğumu, ismini iznini alamadığım için veremiyorum, bu tür anlamsızlıkları sorduğum da da bana “zamanın bir ruhu ve her reformun bir sırası, bir günü var, siz liberaller herşeyin hemen olmasını isitiyorsunuz” diye yanıtladığını hatırlıyorum.
Bilmem kim haklıdır ama bu 30 Ağustos fotoğrafı, benim gibi demokrasi ve hukuk devletine inanan birisini gerçekten çok rahatsız etti.
Bu alanda bugüne kadar yapılan tüm reformları alkışlıyoruz, kimse inkar edemez önemli bir mesafe de alındı, karınca kararınca bu reformların arkasında olduk, olmaya da devam edeceğiz, ama yine de AK Parti’nin iktidara gelişinin 11. senesine yaklaşırken bir devlet memurunun devlet porotokolünde tüm bakanların, anamuhalefet partisi başkanının, milletvekillerinin önünde olmasını kabullenmekte çok zorlanıyorum.
Demokratik hukuk devletlerinde böyle bir görüntü kabul edilemez.
Yazımı bitirmeden CHP ile ilgili de iki söz söylemek isterim doğrusu.
Her zaman, her konuda anlamlı anlamsız itirazlarını yükselten CHP başkanı ve sözcüleri nedense bu 12 Mayıs 2012 protokolüne hiç itiraz etmediler.
Unutmasınlar, demokrasilerde anamuhalefet çok önemlidir, her ülkede iktidar partisi vardır ama sadece demokrasilerde anamuhalefet vardır.
Sorun Sayın Kılıçdaroğlu’nun kişiliğinden bağımsız bir sorundur, bu sıralamaya itiraz etmeyen bir CHP (ana muhalefet) başka bir meselede demokratik katkı veremez.
Bakalım gerçekten ileri demokrasiye geçebilmiş bir Türkiye’yi görmeye ömrümüz yetecek midir?
Zamanın ruhu tam bir hukuk devletine ne zaman izin verecektir?