Antalya civarında yaşadığı söylenen Noel Baba’nın Ren geyiklerinin çektiği kar kızağının üstünde dolaşması tuhaf değil mi? Evet, tuhaf. Ama bundan çok daha tuhaf hususlar var Noel ve yılbaşı ritüelleriyle ilgili. Eskilerin “hurda teferruat” dedikleri, ince ayrıntılarına bakalım konunun:
Bizde bitmeyen tartışmalardan biri bu. Hıristiyan batıya duyulan özentiyle kültürümüze ithal edilen yılbaşı kutlamalarının İslam’da yerinin olmadığını söyleyerek bu yeni âdete itiraz edenler bir yanda; “bunun Hıristiyanların bayramı Noel’le ilgisi yok, biz yeni yılın gelişini kutluyoruz” diyenler öbür yanda.
Her iki tarafın da haklı olduğu yerler var. Bir defa, yılbaşı kutlamasının İslam geleneğinde yerinin olmadığı doğru; ama bunun aslında Hıristiyan geleneğinde de yeri yok. Hatta Kilise uzunca bir süre yılbaşı kutlamalarını yasaklıyor. Ama insanların alışkanlıklarına bağlılıklarıyla başa çıkamayınca hiç değilse üzerine Hıristiyan kisvesi giydirerek kendine mal etme akıllılığını gösteriyor.
Yani Hazreti İsa’nın doğum günü olarak kutlanan Noel aslında Paganların kış festivalinin vaftiz edilmiş hali. 25 Aralık Güneş Tanrısının doğum günü. Hazreti İsa’nın doğum günü ise rivayetlere bakılırsa muhtemelen bu tarihten birkaç ay önce olmalı. Demek oluyor ki Batı Avrupa halkları yüzyıllardır sürdürmekte oldukları yılbaşı kutlamaları geleneğini Kilise’ye onaylatmak için Güneş Tanrısının -aynı zamanda da Mitra’nın- doğum gününü Hazreti İsa’nın doğum günü haline getirmişler. Bazı Hıristiyan din adamları Hazreti İsa’nın doğum gününün kutlanmasına itiraz etmiş olsalar da “umumi arzu üzerine” Kilise buna onay vermek zorunda kalmış görünüyor.
Doğu Kiliselerinin Noel’i Vaftiz Bayramıyla bir arada kutladıkları 6 Ocak ise yine Hıristiyanlık öncesinin ritüellerinden birinin, eski Yunanlıların Işık Bayramının tarihi... (Doğu Kiliseleri daha sonra 25 Aralık tarihini Noel olarak benimsediler, galiba sadece Ermeni Kilisesi Noel’i 6 Ocakta kutlamayı sürdürüyor.)
Zaten Hıristiyanların en büyük iki bayramından diğeri olan Paskalya’nın da aslında tarihteki Bahar Ekinoksu kutlamalarının yeni adı olduğu bellidir. Gün ve gecenin eşit olduğu 21 Mart tarihinde, mesela pagan Cermenler boyalı yumurtalar ve çiçek sepetleri hazırlayıp bunları tanrılara sunuyorlardı. Bugün de Paskalya aynı şekilde kutlanıyor.
Yanlış anlaşılma olmasın; bunları Hıristiyan kültürünün olumsuz özellikleri olarak zikrediyor değilim. Bunlar “kültürel süreklilik” örnekleri. Önüne geçilemez bir sosyolojik realite. Benzer durum Müslüman toplumların kültürlerinde de var. İslam öncesinin toplumsal geleneklerinin İslamileştirilmiş biçimleri günlük hayatımızın her alanında karşımıza çıkabiliyor.
Modern dönemde batı kültürüyle ilişkimizin ortaya çıkardığı çatışmalar ve çelişkiler ise biraz daha farklı bir konu:
Vaktiyle Hıristiyan Roma’nın yaşadıklarını biz şimdi tersinden yaşıyoruz. Onlar pagan yılbaşı geleneklerini Noel adı altında Hristiyanlaştırarak sürdürmenin yolunu bulmuşlardı. Biz ise bu Hıristiyan geleneğini “sekülerleştirerek” yılbaşı kutlamaları adı altında toplumsal hayatımıza sokmuş bulunuyoruz. Noel ağacını yılbaşı ağacı yaparak, Noel hindisini yılbaşı hindisi yaparak durumu idare ediyoruz.
Ne var ki bugünlerde sinema filmlerinden mağaza vitrinlerine kadar hemen her yerde karşılaştığımız mevcut Noel Baba imajının geçmişi çok eskilere gitmiyor. İskandinav bile değil, düpedüz Amerikalı! O kırmızılı, beyazlı giysiler içinde resmedilen tanıdık figür 1930’larda Coca Cola firmasının reklam kampanyası için üretilmiş.
Yani bugün Müslüman evlerine kadar girmiş bulunan Noel Baba aslında Hıristiyan değerlerini temsil ediyor olmaktan ziyade modern kapitalizmin bir simgesi durumunda.