Sesime Gel, Hüseyin Karabey’in dengbej geleneğini sinema diline aktardığı siyasi bir masal
Hüseyin Karabey imzalı Sesime Gel, Berlin Film Festivali Generation (gençlik ve çocuk filmlerine ait yarışma) bölümünde başlayan yolculuğu süresince uluslararası alanda kaydadeğer başarılar elde etti. Sıra geldi Türkiye’de vizyona girmesine. Sesime Gel siyasi arka planındaki insan hakları ihlalleriyle tüyler ürpertmesine rağmen dengbej geleneğini sinemaya uyarlayan, dokunaklı, masalsı ve naif bir film.
Gözleri görmeyen dengbejlerin anlattığı bir masal Sesime Gel. Kürt coğrafyasında ve 20. yüzyılda geçen bir masalın olabileceği kadar acı ve şiddet dolu bir masal ne yazık ki… Küçük bir kız çocuğu ile yaşlı ninesini çaresizlik içinde yollara düşüren…
CADI PRENSESİ ESİR ALIR…
Çoğu masaldaki gibi Sesime Gel’de de cadı bir prensesi esir alır, prens de onu kurtarmaya çalışır. Yaptığı yolculukta ona destek ve engel olanlar çıkar; bir iyilik perisi yardımına koşar. Fakat Sesime Gel’in esir prensesi yetişkin bir erkek… Onu esir alan ordu… Kurtarmaya çalışan, kızı ile annesi… İyilik perisi ise dengbejler…
Ordu bir Kürt köyüne baskın yapar. Orada silah saklı olduğuna dair ihbar almışlardır. Evler aranır, erkekler toplanır. Ortada silah yoktur. Erkekleri tutuklayıp götürürler, ailelerine silahlar teslim edilirse onları salıvereceklerini söylerler. Babası gözaltına alınan, ona kuyruğunu kaybeden tilkinin masalını anlatan babaannesinden başka kimsesi olmayan küçük kızın evinde silah yoktur… Bir arkadaşının oyuncak tabancasıyla şansını dener. Ninesi de babadan kalma av tüfeğiyle oğlunu kurtarmaya çalışır…
TİLKİNİN KUYRUĞU
Oysa askerlerden biri pek iyi niyetlidir. Makul bir ücret karşılığı köylülere silah getirebileceğini söyler! Komutanı kararlıdır, silah teslim almazsa tutukluları bırakmayacaktır!
Pazarlıktan habersiz nine – torun, kuyruğunu geri almak için uğraşan tilki misali kaçakçılardan medet umarlar… O da olmayınca bir akrabalarından yardım isterler… Masal kahramanları az gider, uz gider, dere tepe düz gider… Bir de bakarlar ki bir arpa boyu yol gitmişler. Nine ile torunun durumu da öyledir…
Sesime GelKürtlerin özgürlük mücadelesi hakkında yapılan filmler arasında benzerine pek rastlamadığımız naiflikte bir film. Yaşları ve cinsiyetleri itibariyle kırılgan ve masum, sevgilerinin gücü itibariyle azimli ve kararlı iki kadın kahraman, olanca güzelliğiyle yansıtılan doğa manzarasında -köylerinin muhtarı dahil- kötülere aldırmaksızın kötülükle mücadele eder.
Hüseyin Karabey hem militan filmler yapan hem yapımcı zihniyetiyle proje üreten tek sinemacımız, sanırım… Yılmaz Güney’den sonra, tabii! Unutma Beni İstanbul projesini başarıyla koordine etmişti. Hala daha kayıplar üzerine yapılmış en iyi filmlerden biri olan Boran’da, 30 dakikaya dört kaybı ve acısını sığdırır. Türkiye’de F tipi cezaevlerinin açılması üzerine Avrupa’da tecrit ve Amerika’da özel cezaevi sistemlerini de araştıran Sessiz Ölüm, Türkiye’de yapılmış en çarpıcı belgesellerden biridir. Bir kadın oyuncunun Kuzey Irak’taki sevgilisine kavuşmak için İran üzerinden yaptığı yolculuğu anlattığı Gitmek hipergerçekçiliği, doğallığı ve içtenliğiyle hemen dikkat çeken bir filmdi. Diğer belgesel ve kısa filmleri de kayda değer.
OYNAMA EVRESİNDE KALMIŞLAR
Dengbej geleneğini film diline uyarlayarak biçem denemesi yapan Sesime Gel bu üç filme göre teknik açıdan daha olgun bir sinema… Öte yandan siyaseten iyiyle kötü arasındaki çizgileri masal formuna uydurarak kalın biçimde çizmesi tat kaçırsa da Hayao Miyazaki’nin kız çocuğu / yaşlı kadın kahramanları misali karakterler seçmesi iç ısıtıyor. Keşke onlarla biraz daha fazla prova yapsaydı çünkü amatörlerin tam da kendileri gibi oldukları doğallığa ulaşmadan önceki ‘oynama’ evresinde kalmışlar.
KÜNYE
Were Denge Min / Sesime Gel
Yönetmen: Hüseyin Karabey
Senaryo: Hüseyin Karabey, Abidin Parıltı
Görüntü: Anne Misselwitz
Müzik: Serhat Bostancı, Ali Tekbaş, A. İmran Erin
Oyuncular: Feride Gezer, Melek Ülger, Tuncay Akdemir, Muhsin Tokçu, Ali Tekbaş, Kadir İlter, Murat Çatalbaş, Emrah Özdemir, Nazmi Sinan Mıhçı, Bahri Hakan
Tür:Dram
Süre:105 dakika