Hükümet daha ilk günden yapması gereken düzeltmeyi sonunda yapabildi: ‘Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık ve kıyafetine dair yönetmelik’, Bülend Ulusu’nun başbakanlığı döneminde, 12 Eylül darbesini gerçekleştiren askerlerin ‘yasakçı’ zihniyetini yansıtır biçimde hazırlanmıştı (1982); onun ‘başörtüsü’ yasağına yol açan ibaresi dün Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikten çıkartıldı.
Yapılanın hepsi bu kadar; yönetmelikte sadece bir cümle değişti...
Bir cümle, ama dünyalar kadar önemli bir cümle...
O cümle yüzünden pek çok kadın en temel haklarından mahrum edildi. Binlerce öğretmenin eğitimle ilişkisi koparıldı; devlet dairelerinde çalışan memurelere kapı gösterildi; öğrenciler bile aynı yönetmelikle ilinti kurularak hak mahrumiyetine uğradı. Kadın öğretim üyelerini yıllarca dirsek çürüterek elde ettikleri akademik görevlerinden uzaklaştırmakta da aynı yönetmelik kullanılabildi.
‘Karakuşi’ bir emir bir ömür sürdürülmüş oldu...
1982’den günümüze iktidardan kaç parti geldi geçti: ANAP... DYP-SHP koalisyonu... ANAP, DYP, MHP, DSP ve RP’nin içinde yer aldığı koalisyonlar... Son 11 yıldır da Ak Parti... Sağ, sol, muhafazakâr, milliyetçi partiler...
Topluluklar önünde konuşurken, söz ‘başörtüsü yasağı’na geldiğinde, Turgut Özal’ın gözünden iki damla yaş geldiğini dün gibi hatırlıyorum... Yasağı üniversitelerde uygulatan YÖK’ün ilk başkanı İhsan Doğramacı bir ara nedamet getirmiş, yasağı aşma amacıyla bizzat formül üretmeye kalkmıştı da, yaptığına yapacağına pişman edilmişti... Refahyol döneminde yasağın kaldırılmasına birkaç kez niyetlenildi; 28 Şubat (1997) ‘post-modernist darbesi’ biraz da bu yüzden yapıldı...
Üniversitelerde son on yıldır rahatlık var, ama ‘başörtüsü’ yine de ‘yasak’ olmayı sürdürüyordu...
Nihayet Ulusu imzalı yönetmelik o maddenin çıkartılmasıyla yenilendi de ‘yasak’ resmen sona ermiş oldu...
Garip, ama gerçek: Bir başbakan, tek bir imzayla, yönettiği ülkenin başına derin dertler açabiliyor ülkemizde...
Şimdi ne olacak?
Artık başının örtülü olması bir kadının kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmasının, yöneticilik yapmasının önünde engel olmayacak... Üniversitelerde idarenin göz yummasıyla başlayan hoşgörülü uygulama şimdi yasal bir dayanağa kavuşmuş oldu; bundan öğretim üyeleri de elbette yararlanacak... Seçilmiş başörtülü kadınların Meclis’te bulunması, milletvekili ve bakan olması için de herhangi bir engel kalmadı...
Partiler seçimlerde başörtülü adaylarla seçmen karşısına çıkabilir...
“Ya Anayasa Mahkemesi kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı?” sorusu yerinde; ancak gerçek şu: Anayasa Mahkemesi, kararlarını, idarenin böyle bir yasak koyabileceği tezi üzerine dayandırıyordu; AİHM ise Türkiye’nin ‘özel şartları’ gereği yasak koyabileceğini kararlaştırmıştı...
Hükümetin yasağı sona erdiren yönetmelik düzeltmesiyle o kararların dayanakları da ortadan kalkmış oldu.
Bazı görevlerin uygulamada istisna tutulacağının açıklanması da, öyle sanıyorum ki, Anayasa Mahkemesi kararlarında yer alan bazı argümanları yersiz kılmak içindir.
Geç oldu, ama iyi oldu. Hükümeti bu tasarrufu sebebiyle kutluyorum.
Provokasyon bekleyenler var; merak edilmesin; ülkemizde buna kalkışacakları pişman edecek moral zemin var...