Türkiye’de atılan her adımı “kurdukları dünyalarında” kurguladıkları sisteme dayanarak acımasızca eleştirenler ve “ne olduğunu” değil “olanları olmadığı” gibi algılatmaya çalışanlar en önemli gerçeği gözden kaçırıyorsunuz; Başbakan Erdoğan İNANÇ, DÜŞÜNCE, BİLGİ ve ÜRETİM temelli bir Türkiye modelini hayata geçiriyor ve bunun savaşını veriyor...
Sevgili dostlarım, “BİLGİ TEMELLİ TÜRKİYE” tezimi bir süre önce sizlerle paylaşmış ve “BAŞKANLIK SİSTEMİ” ile ilişkilendirerek şu satırları paylaşmıştım; “...Başkanlık Sistemi ve alt dinamiklerini sorgulayanlar en önemli detayı gözden kaçırıyorlar; Başbakan Erdoğan 10 yıllık bir süreçten sonra Bilgi Temelli Türkiye’ye geçişin adımlarını atıyor ve Başkanlık Sistemi bu işin olmazsa olmazı ! Bilgi Temelli Türkiye’ye geçiş süreci nasıl işleyecek ve en önemlisi Başbakan Erdoğan’ın kafasındaki adımlar neler ? Bu cümleyi, anlamını ve nasıl olabileceğini derin sorgulayın, kaldığımız yerden devam edeceğiz..Yeni Dünya Düzeni içinde lider olacak Türkiye, 10 yıllık İNANÇ-DÜŞÜNCE SİSTEMİ temelli kuruluşu tamamlamış, yeni 10 yıllık İNANÇ+DÜŞÜNCE SİSTEMİ+Bilgi temelli Yapı’ya geçebilen bir ülke olacak...”
Bugün kaldığım yerden devam etmek ve yeni gelişmeler ışığında açmak istiyorum.
Sevgili dostlar, özellikle geleceği “ANALİZ EDERKEN” geçmişi hatırlamamız ve Türk ekonomisinin 1946 sonrası nasıl bir temele oturduğunu sorgumalamız gerekli. 1946 devalüasyonu ve ikinci dünya savaşı bunalımında “yön arayışı” ile iyice bunalan Türkiye, dışarıdaki yerleşik yapının içeride türetmeye başladığı “burjuva sınıfına” ve onların uzantısı olan siyaset adamlarına malesef teslim oldu. 1950-1960 arasında “kendini bu yapıdan” kurtarmayı deneyen Menderes ve ekibi, Türkiye’yi bu kalıptan çıkarmayı denese de “içerideki türetmelerin tahrikleri” ve dış odakların “tezgahı” ile Türk Askeri tarafından linç edildiler. Ordu iyi niyetle (aklınca) hareket ediyordu ama aslında Türkiye’nin geleceğini-bağımsızlığını ve potansiyelini biçiyordu...Aynı durum 1960’tan 1977’lere kadar devam etti. Yerleşik yapı palazlandı, Burjuva’nın biti kanlandı, halkın varlıkları transfer edildi. 1977-1980 arasında “Türkiye’de başlayan fikri ve maddi” kıpırdanmaya izin verilemezdi, “NETEKİM DE” verilmedi ! 1980’de yine aynı çark çalıştı ve 1960’da Türkiye’yi “asker süngüsüyle” tuzağa yeniden çeken DÜZEN, bu sefer yine aynı yola başvurdu. 1980-2003 arası yöntemin “sadeleştiğini” fakat 28 Şubat ve elektronik darbe denemeleri dahil yapının aynen çalıştığını gördük. Sistemin özü hep aynıydı; “dışarıdaki düzen-içerideki türetme taşeronlar-yaratılan medya-sanal kamuoyu” gibi unsurlar el ele vererek, askeri de SON ÜTÜCÜ olarak kullanarak, Türkiye’yi istedikleri kalıba döktüler...
Sevgili dostlar, ülke olarak YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ analiz ederken “nereden geldik” temeli çok önemli, bu tespitler sonrası gelelim “tarihin kırıldığı” noktaya ! 2003, bu yapının yıkılmaya, Türkiye’nin bu tuzaktan çıkmaya başladığı sürecin başlangıcı. Çıkış bir günde olmadı hatta 2008’de IMF kovulana kadar eski ağırlık ve “askeri darbe dahil birçok deneme hayata geçmese de, yaşandı” ! Bütün bu süreçte özellikle 1946-2003 arasında Türkiye ekonomisi asla “bilgi temelli” olmadı. Montaj endüstrisine dayanan sanal üretim ve arkasında dağ gibi faiz ile halkın varlıklarını emen bir yapı sürekli çalıştı. Bizler “ülkenin birşey yaptığını” düşünürken, yapar gibi görünenler “faaliyet dışı kar” şapkası altında halkın 2 trilyon dolardan fazla bir varlığını “faiz+anapara” olarak emdiler. O dönemdeki Siyasi İrade’nin bu süreçte “o sınıfa aktardığı” varlık ve rant bu paranın dışında...
Sonuçlar;
1-Başbakan Erdoğan’ın ortaya koyduğu irade ile IMF’yi Türkiye’den kovmayı başaran Siyasi Otorite, sonrasında “sanal üretim-faiz” döngüsünü kırmaya ve gerçekten üreten, bilgi temelli adımlar atan bir ekonomiyi harekete geçirmek için adımlar attı.
2-Askeri alanda, endüstriyel dinamiklerde, enerji ve daha birçok sektörde “atılım”, ulaştırmada tekellerin kırılması 2008 sonrasında atılan SERT ADIMLAR ile sağlandı...
3-2008 sonrası Türk ekonomisi “Bilgi Temelli Modele” doğru hızla ilerlemeye başladı. Bu başlangıç hatta alınan yol “çok iyi” olmakla birlikte asla yeterli değil. “Üretiyorum” şapkası altında hala kendini saklayan “montaj endüstrimizden” tamamen kurtulmamız ve Devlet imkanlarıyla onları asla ama asla desteklememiz ilk şart
4-Bir soruya “YENİ MODELİ KURARKEN” çok net cevap bulmalıyız; 2003 yılına kadar, bizden çok sonra ortaya çıkan bir Kore şirketinin neden 1/10’u bile olamadık, neden adım atmadık ! Neden 2003’e kadar bize ait tek bir küresel yazılım, tek bir küresel lisans şirketimiz yoktu ve olması dahi düşünülmedi !
Sevgili dostlar, Türkiye “Bilgi Temelli Ekonomi” modeline geçmek üzere attığı adımları sıklaştırırken radikal bir kararla Devlet ve Milletin sırtına binen “sülükler” temizleniyor ve özellikle küresel anlamda rekabet edebilecek yeni “OLUŞUMLARIN” önü açılıyor !
Son söz : Başbakan Erdoğan bizi içine sarıp hayatımızı sınırladıkları KUTU’yu kırdı ve yeni bir temel üzerine YENİ BİR MODEL’e geçmemiz için mücadele veriyor ! Bu mücadelede “menfaatlerine” dokunulanlar ve uzantılarının her “adımda” neden bu kadar yaygara kopardıklarını lütfen birkez daha düşünelim ve sorgulayalım...Kim ne yaparsa yapsın bu YÜRÜYÜŞ hedefine ulaşmalı...