İngiltere kraliçesi 96 yaşında vefat etti. Dünyanın hemen hemen bütün problemlerinde özellikle İslam dünyasının halen yaşamakta olduğu sorunların tamamında aktif rol alan ve sorumluluğu bulunan bir krallığın kraliçesi hakkında "Rabbim neyi hak ediyorsa öyle muamele buyursun!" diyorum.
Adı üstünde krallık. Cumhuriyet değil.
Ama bakıyorum dünyanın tüm siyasetçileri hatta partilerinin adı cumhuriyet olan siyasetçiler bile taziye mesajı yayınlıyorlar.
Oysa kral/kraliçe İngiltere'de kutsaldır! Hem yürütmenin üst kurumudur hem de kilisenin başıdır!
Cumhuriyet yoktur ama görüldüğü kadarıyla halk kraliçeyi seviyor ve kraliyet ailesinin tüm fertlerini önemsiyor.
Dünya siyasileri de İngiltere'yi krallık sistemi sebebiyle eleştirmiyorlar, aksine demokrasiye örneklik ettiği için tebrik ediyorlar.
Öyledir de.
Sömürge döneminin mezaliminde ve şu an kimi bölgelerdeki karışıklıkların temelinde yine İngiliz dış siyaseti yatıyor olsa da ülke içi yönetimi hususunda İngiltere'ye demokrasinin beşiği denmektedir.
Batı ülkeleri içinde de hoşgörü çıtası en yüksek demokrasi İngiliz demokrasisi denebilir.
Bu örnekliği itibariyle de esas olanın cumhuriyet değil demokrasi olduğu gerçeğinin en müşahhas(somut) delilidir İngiltere.
Sadece İngiltere değil İspanya, Belçika, Hollanda, Norveç, İsveç, Danimarka'da da cumhuriyet yoktur, monarşi vardır ama demokrasiyle taçlandığı için kimse bu ülkelerdeki monarşiyi eleştirmez.
Cumhuriyet sistemlerinde de eğer demokrasi oturmuşsa cumhuriyet anlam kazanır. Demokrasi yoksa adının cumhuriyet olmasının hiçbir anlamı yoktur.
'Esed'in cumhuriyeti mi İngiltere'nin monarşisi mi?' diye sorun alacağınız cevap 'İngiltere' olacaktır.
Çünkü orada halkın iradesi yönetime tam olarak yansımaktadır. Kraliyetin/Tacın devamı ise geleneklerin kültürlerin yaşatıldığı önemli bir durumdur!
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de cumhuriyetin 1923'te ilan edildiğini ama cumhuriyete 1950 yılında geçildiğini söyleyebiliriz. O ara dönemin adı cumhuriyettir ama gerçekte CHP saltanatıdır! O saltanat döneminde halkın inanç değerleriyle ters düştüğü için de halk CHP'yi muhalefete mahkûm etmiştir. CHP o dönemde demokrasiyi hayata geçirip milletin taleplerine cevap verseydi bugün yine en büyük parti olma özelliğini korurdu.
1950'de cumhuriyete geçiş de kısmen geçiştir. Çünkü hükümetler CHP zihniyetinin temsilcisi derin güçlerin vesayetinden kurtulamamışlardır.
O vesayet odakları her on senede milli iradeye darbe indirmekten çekinmemiş ve milli irade o yüzden tam olarak yönetime yansımamıştır.
Evet, başkanlık sistemine geçinceye kadar bu böyle devam etmiştir.
Başkanlık sistemiyle Türkiye'de milli irade yönetimi bütünüyle ele almıştır.
Oligarşik adacıklar milli iradeyi sınırlama gücünü kaybetmiştir!
Tekrar parlamenter sisteme geçmeyi istemek, milli iradenin sınırlandırılmasını amaçlayan eski Türkiye özlemidir.
Öte yandan tam da İngiltere kraliçesinin öldüğü gün İzmir Belediye Başkanı'nın "100 yıl önceydi bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi" açıklaması yapması anlamlıydı!(Delalet rehberlik, kılavuzluk demektir, sapkınlık anlamında dalalet demek istemiş anlaşılan başkanın kendi diline hâkimiyeti bu kadarmış!)
Eğer CHP'li belediye başkanı İngiliz'in oyununa gelerek Osmanlı devletinin yıkılmasına yol açan politikaların sahibi İttihat ve Terakki'yi kastediyorsa bence yerinde bir tespit yapmış.
Çünkü İzmir'den İstanbul'un işgaline kadar giden yanlış politikaların aktörleri devleti yönetmekte olan ve İngiliz tuzağına düşmüş olan İttihad ve Terakki yönetimidir.
İttihad ve Terakki zihniyetini benimsemiş ve onların sloganlarıyla siyaset yapan bir partinin altılı masa içinde yer alıyor olmasına gönderme yapıyorsa bu ifade çok anlamlıdır!
Yok dönemin padişahı Sultan Vahdettin'i kastediyorsa -ki öyle anlaşılıyor- halt ediyor demektir. Çünkü Osmanlı hanedanı içinde hatalı kusurlu insanlar vardır ama hain yoktur bunu hatırlatmak isteriz.
Zulüm kan işgal dolu tarihine rağmen İngilizler kraliyet hanedanını el üstünde tutarken dünyaya insanlığı ve adaleti öğreten Osmanlı hanedanına hain diyen kişi Şamil Tayyar'ın benzetmesini hak eder.
Zira 100 yıl önceki İttihat Terakki'nin işgale uğrattığı vatanı kurtarmak için Mustafa Kemal Paşay'ı Anadoluya gönderen Sultan Vahdettin'in başında bulunduğu devlettir.
Anadolu'nun da İzmir'in de kurtuluşunu hazırlayan hareketin startını veren de Sultan Vahdettin'dir.
21. yüzyılda İngilizler kraliyet ailesine dünyayı hayran bırakacak ölçüde sahip çıkarken, Bülent Ecevit bile 'Vahdettin hain değildi!' derken, sanki İzmir Yunan'dan değil de Osmanlı'dan kurtulmuş dercesine, milli mücadelenin fitilini ateşleyen Sultan'a hain diyen kişinin gaflet mi dalalet mi yoksa ihanet içinde mi olduğu tartışılır!
Tartışılıyor da!