New York’ta da ‘Gezi Parkı’ benzeri bir olay yaşandı, ama New Yorklular’ın ruhu duymadı...
Birkaç gün süren kapalı havalar sonrasında sıcaklar bastırınca New Yorklular kendilerini sokaklara attılar; bir günlüğüne aralarına karıştığım için ben de tanıklarıyım... Şortlar ve tişörtlerle çıkarıldı güzel bir günün keyfi...
Broadway’den 11 Eylül (2001) uğursuz eylemlerinde yıkılan ikiz kulelerin bulunduğu mahalle doğru yol alırken, birdenbire, aracımızın yanından kaykayları üzerinde yol alan gençler geçmeye başladı. Öyle birkaç veya birkaç yüz değil, yüzlerce kızlı-erkekli genç...
En merkezi caddelerden birinde yüzlerce kaykaylı genç akmaya başarsa ne olur?
Trafik durur...
Durdu trafik, biz de durduk... Kaykaycıların geçip gitmesini bekliyoruz, ama gelişleri bir türlü bitmiyor... Kırmızı ışıklarda durmadıkları için her yöne araçlı gidiş-gelişler sona erdi. Bir baktım, araçlar, onların geçişini kolaylaştırmak üzere kenara çekilmeye başladı; ambulanslara yol vermek gibi bir hal...
Biz duruyoruz, onlar geçiyor... “Nihayet bitti” dediğimizde, ya güçsüzlüğü ya da çaylaklığı sebebiyle geride kalmış yeni bir grup geliyor... Tek tük de olsa yaşını-başını çoktan almış, gençlik heveslisi kaykaycılar da var aralarında... Onları daha yavaş kayabilen yeni yüzler izliyor...
Kiminin elinde fotoğraf makinası, kimi beyzbol şapkalarına tutturdukları cep telefonlarıyla bütün eylemin video çekimini yapıyor...
Yarım saatten fazla sürdü bu durum...
Kimse üniversite yaşındaki gençleri zora düşürmek için bir şey yapmadı. Araçlardan kötü bir şeyler söylendiğini de duymadım. Yayalardan gençleri alkışlayanlar, ‘çak beş’ işaretiyle kutlayanlar oldu. Beklenmedik bir gelişme, beklendik bir hoşgörüyle, hiç değilse bizim yönümüzde sona erdi.
Polis?
Etrafta polisler de vardı ve trafiğin aksamasına rağmen onlar da geçişi zorlaştırmak için hiçbir şey yapmadı...
Herhalde sosyal medya üzerinden “Kaykayını al, saat 11.00’da Broadway’e gel, aşağıya doğru akacağız” diye mesajlaşılmıştır diye düşündüm.
Gerçekten de öyle olmuş... Katılanların ‘Broadway bomb’ (Broadway bombası) adını taktıkları eylem sosyal medya üzerinden duyurulmuş. 1500’den fazla genç katılmış cumartesi günü yapılan eyleme... Manhattan’ın batı yakasından başlayıp en uzun caddelerden biri sayılan Broadway’e ulaşmışlar... Oradan akıp 116. Cadde’ye dönmeyi, sonra da New York’un finans merkezi Wall Street’teki Boğa heykelinin önüne kadar ulaşmayı planlamışlar... Broadway’in sonunda devreye girmiş polis; 105. Cadde’ye eriştiklerinde önlerine polis barikatı çıktığını görmüş gençler... Çok sayıda polis onları orada bekliyormuş; tepelerinde de bir helikopter...
Aralarından bazısı barikatı dinlemeyip yan yol üzerinden Wall Street’e ulaşmaya kalkışsa bile, büyük çoğunluk kaykaylarını ellerine alıp geriye doğru yürüyüşe geçmiş...
Eylemler arasında bazı farklar olmakla birlikte, New York’taki kaykaycıların yanı başımdan akıp giderken bana verdikleri his, aklıma derhal Gezi Parkı’nı getirdi. Muhtemelen eylemi planlayanlar ve olaya katılanlar da kendilerinden önce bu işe kalkışan ‘Occupy Wall Street’ (“New York’un finans merkezi, zenginlerin yatağı Wall Street’i işgal edelim”) hareketinden özenmişlerdir.
Wall Street bölgesindeki parklardan başlayarak ABD’nin pek çok büyük kentindeki toplantı yapılabilen yerler haftalarca gösterilere sahne olmuştu. Bir keresinde bir yere bir milyon insanı toplamayı bile başardı eylemciler...
Sanıyorum, Gezi Parkı’nın ilk birkaç gününde başı çekenlerin esin kaynağı da ‘Occupy Wall Street’ eylemleriydi. ‘Otpar’ türü amaçları ve yöntemleri farklı örgütlerden etkileşenler olayı sonradan onlardan çalana kadar...
Eylemi Gezi Parkı’yla karşılaştırmama sebep olan, yanımdan akarak geçen genç eylemcilerin yüzlerinde gördüğüm, bireyselliğin ağır bastığı bir dünyada ortak bir çabaya katılmanın verdiği hazzın parlaklığıydı; sanki kaymıyor, ondan daha önemli ve anlamlı bir iş yapıyor gibiydiler...
Olan-bitenden New Yorklular’ın haberi olmadı.